İzleyiciler
25 Ekim 2016 Salı
SOSYAL MEDYA BİZİ NASIL ELE VERİYOR
Sosyal medya paylaşımlarımız, kafamızdan geçenler ve ruh
halimizle ilgili sandığımızdan daha fazla ipucu içeriyor.
Facebook 1,7 milyar aktif abonesini her sabah "Ne düşünüyorsunuz?"
sorusuyla karşılıyor. Çoğu psikiyatrist, psikolog, danışman vs de
hastalarıyla seansa başlarken bu soruyu soruyor. Bir arkadaşımızı ya
da yakınımızı biraz düşünceli gördüğümüzde biz de aynı soruya
yöneliyoruz.
Sosyal medya üzerindeki aktivitelerimiz ruh halimizle ilgili pek çok bilgi
içeriyor. Uzmanlar bireylerin, toplumların, ulusların, hatta genel olarak
insanlığın "duygusal nabzını" tutmak için bu verilerden nasıl
yararlanabileceklerini araştırıyor.
BBC Future'un Kasım ayında Sydney'de düzenleyeceği Dünyayı
Değiştiren Fikirler Zirvesi'nde ele alınacak konulardan biri de bu olacak.
Paylaşımlar neye işaret ediyor?
Sosyal medyada yazdığımız ve paylaştığımız şeyler ve bunu ne sıklıkta
yaptığımız kişiliğimize ve yaşadıklarımıza dair çok şey anlatıyor.
ABD'de 555 Facebook üyesi ile yapılan bir araştırmada, dışadönük
insanların, günlük yaşamları ve sosyal aktiviteleri ile ilgili paylaşımlarda
bulundukları ve bunu sık sık yaptıkları görüldü.
DERGİ Facebook
ölüm ve yas duygusunu nasıl etkiliyor?
DERGİ Facebook
bizi nasıl yönlendiriyor?
Özsaygısı az olan insanların ise daha çok eşleri ya da sevgilileriyle ilgili
paylaşımlarda bulunma, sinirli, nevrotik kişiler onay almak ve dikkat
çekmek için Facebook'a girme, narsistler ise başarılarını, diyetleri ya da
egzersiz programlarını sergilemek için statü güncellemeleri yapma
eğilimi gösteriyordu.
Başka bir araştırma ise selfie şeklinde sık sık kendi fotoğraflarını
paylaşanların genellikle daha narsist ve psikopat özellikleri olduğunu,
kendi fotoğraflarında ufak tefek dijital düzeltme yapanların özsaygısının
az olduğu sonucuna varmıştı.
Sosyal medya terapi amacıyla mı kullanılıyor?
Facebook'ta öfkeli bir not paylaşan ya da sabaha karşı umutsuz bir
tweet atan herkes sosyal medya kullanımının aslında bir tür terapi
içerdiğinin farkındadır.
Peki, bu durum insana yarardan çok, sorunları bir boşluğa haykırarak
daha büyük yankıyla geri dönmesi etkisi mi yaratır?
Meksika'daki bir ruh sağlığı merkezi bu kanıda ve Facebook'un ucuz bir
terapi alternatifi olmadığı konusunda halkı uyaran bir kampanya başlattı.
Fakat aslında bu boşluk sizi dinliyor ve yardımcı da olabilir.
Araştırmacılar, insanların Facebook'taki statü güncellemeleri ya da
Twitter paylaşımlarından yola çıkarak, örneğin intihar riskine dair
ipuçlarının önceden tespit edilmesi üzerinde çalışıyor.
DERGİ İnternet
fenomeni olmak nasıl para kazandırır?
Kasım'daki zirvede bir sunum yapacak olan Avustralya'dan bir enstitü,
bir bilgisayar programı yoluyla iki aylık tweetleri incelemiş ve intiharla
ilişkilendirilen bazı terimleri aramıştı.
Bilgisayar programı ve araştırmacılar iki ayrı koldan risk unsuru taşıyan
tweetleri sınıflandırdı. Her iki sınıflamanın örtüştüğü görüldü ve uygun
bilgisayar programları sayesinde yardıma ihtiyacı olan insanların tespit
edilerek aile ve doktorların uyarılması olanağına dikkat çekildi.
Bazı internet grupları da intiharla ilgili uyarı niteliğindeki paylaşımların
bulunması ve destek sağlanması üzerinde duruyor. Örneğin Reddit risk
altındaki üyelerine destek amacıyla bir İntihar Gözetim sitesi oluşturdu.
İnternet toplulukları bazen bu tür durumlarda trollerin uygunsuz
yorumlarına sahne olsa da yardıma ihtiyaç duyanlara yardım eli
uzatmak isteyenler hep daha fazla olmuştur.
Sosyal medyada görünür olmamak da ruh sağlığı sorunlarına işaret
ediyor olabilir. Bluetooth kullanan bir uygulama programı ile gençlerin
sosyal medya aktifliği gözlenebilir ve arkadaşlarıyla iletişimlerinin
azaldığı zamanlar tespit edilebilir. Bu çoğu zaman depresyon belirtisi
olabilir.
Sosyal medya başka duygusal eğilimleri gösterebilir mi?
Toplumlar, uluslar, insanlık iniş çıkışları çoğu zaman birlikte yaşar.
Avustralya'da Black Dog Enstitüsü ve bilim kurumu CSIRO "We Fell"
(Hissediyoruz) girişimiyle bütün dünyanın duygusal nabzını tutmaya
çalışıyor. Belli bir anda Twitter kullanıcılarının duygu durumunu tespit
etmek için, duygusal terimleri içeren tweetler ve yüzde 1'lik rastgele
örnek tweet ile dakikada 19 bin tweet inceleniyor.
Buradan hareketle oluşturulan harita, dünyanın farklı bölgelerinde
sürpriz, sevinç, sevgi, üzüntü, öfke, korku gibi duygu durumlarını
yüzdelikler halinde gösteriyor. Ülkedeki ya da dünyadaki gelişmelere
göre bu duygu durumu farklılık kazanıyor.
Hedonometre Projesi de İngilizce, Fransızca, Arapça gibi dillerde Twitter
akışını izleyerek farklı dillerin mutluluk durumunu anlamaya çalışıyor.
Bir dilde en fazla kullanılan 10 bin kelime ve bunların pozitiflik ve
negatiflik derecesi belirleniyor, sonra da bunların kullanılma sıklığından
hareketle dillerin mutluluk durumu tespit ediliyor.
Buna göre, genel olarak pozitif eğilim taşıdığımız, fakat İspanyolca ve
Portekizce'nin daha mutlu içerikli olduğu görüldü.
Bu ekip aynı yaklaşımla Twitter'daki ortalama mutluluk durumunu ve
ABD Başkanlık seçimi, Brad ve Angelina'nın boşanması, hemcinslerin
evliliğinin yasalarca tanınması gibi olayların bu durum üzerindeki
etkilerini anlamaya çalışıyor.
Ayrıca ABD'de sosyoekonomik statü, coğrafya, demografik yapı gibi
etkenlerin mutluluğu nasıl etkilediği inceleniyor.
İşte bütün bu nedenlerle, bir dahaki sefere sosyal medyada gezinirken,
okuduğunuz ve paylaştığınız şeylerin sizinle ilgili ne tür ipuçları
barındırdığını bilerek hareket edin.
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Futuresayfasında
okuyabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder