Duygularımızın Kimyası
(İnovatif Kimya Dergisi 26 Mart 2015 Dergiden Makaleler)
Sosyobiyologlara göre duygularımız tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşın bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma ve bir aile
kurma gibi yalnızca akla bırakılamayacak durum ve görevlerde yol göstericidir. Amerikalı psikolog Dr. Daniel Goleman;
duyguyu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi olarak tanımlıyor.
Peki ya duygularımız olmasaydı yaşam nasıl olurdu? Bizim hayatımızı farklılaştıran, yaşamımızı, daha da anlamlı kılan sihirli
iksirdir duygular. Mantık, hayatımızın kurşun temellerini atarken duygular ruhumuzu oluşturur. Duygularımız sayesinde diğer
canlılardan ayrılırız. Yüz ifadelerimiz duygularımızın evrensel dilidir. California Üniversitesi’nden Paul Ekman; araştırmalarıyla
yüz ifadelerinin kültürel kökenli olmadığını, aksine tüm yüz ifadelerinin ve mimiklerin evrensel olduğunu ortaya çıkarmıştır.[1]
Duygularımızı oluşturan organ beyindir. Beynimizin milyarlarca hücresinden boşalan sinirsel salgı maddeleri, vücudumuza
kimyasal emirler yağdırır.
Beynimizi biraz yakından inceleyecek olursak en basit şekilde 3 kattan oluşur. En alt katta refleksler ve içgüdüsel davranışların
merkezi olan “sürüngen beyni(reptilen beyin)”, en üst katta en gelişmiş olan ve aklın merkezi sayılan “yeni memeli beyni(neokorteks)”
vardır. Orta katta ise “limbik beyin” denilen küçük bir merkez bulunur. Bu kat, hipotalamus bölgesinden ve küçük
sinirsel çekirdeklerden oluşur. Limbik beyin, duyguların merkezidir. Ayrıca limbik beyinde motivasyon, açlık, susuzluk,
saldırganlık, cinsellik merkezleri bulunur ve beynin tüm hücrelerini ilgilendirir. Hayvan deneyleri, bu bölgenin önemini
açıklamıştır. Şöyle ki; Hess; bir kedinin hipotalamusundaki belli bölgelerin elektrikle uyarılınca, hayvanın ya saldırıyla ya da
kaçışla tepkide bulunduğunu ilk kez ortaya çıkarmıştır[2]. Başka bir örnek olarak: Cambridge Üniversitesi’nden Barry Averitt;
erkek farenin hipotalamusuna betaendorfin enjekte etmiş ve dişi fare ile cinsel ilişkisini arttırmış; ancak ilişki kurduğu farenin
dışındaki farelere ilgi duymadığını saptamıştır.
Duyguların bir diğer özelliği de bilgi depolamada aldığı önemli roldür. Mesela yüksek şiddetli bir deprem meydana geldiğinde
ve siz orada bulunduğunuzda bunun nerede, nasıl, ne şekilde olduğunu unutmazsınız; çünkü o sırada yaşadığınız duygu
yoğunluğu sebebiyle algılarınız daha etkili bir şekilde kaydedilmiştir.
Duygular, aynı zamanda bir şeyler yaratmamızda ve başarı elde etmemizde de etkilidir. Örneğin bir işi, istekle ve merakla
yapıyorsak bu beynimizin ön lobunun daha verimli çalışmasına yardımcı olur ve daha yaratıcı oluruz.
Duygularımızın kimyasal yapısını incelemek için nörotransmitter maddeleri ele almak istedim. Biliyorsunuz ki vücudumuzda
sinir hücreleri bulunur. Ve bu hücrelerden sinirsel iletim için nörotrasmitter maddeler sentezlenir. Nöronlar, yani sinir
hücrelerimiz, nörotransmitter maddeler sayesinde iletişim kurarlar. Hücre yüzeyinde reseptör denilen proteinler bulunur.
Nörotransmitter maddeler, reseptörlere yapışırlar(Sekil[4]). Böylece hücrede reaksiyonlar başlar ve bu da bir davranışa neden olur.
Bir ismi hatırlamak, bir cümleyi ezberlemek, bir bedensel hareket yapmak, bir duyguyu yaşamak ve daha binlerce ruhsal ve
bedensel işlev, beyin içindeki ve dışındaki bölgelere bu kimyasal maddeler aracılığıyla iletilir.
Şekil [1]: Nörotrasmitter madde iletiminin temsili gösterilişi
Vücudumuzda doğal yolla üretilen nörotrasmitter maddeleri yakından tanıyalım:
Endorfin
Eğer endorfin hipotalamusa erişirse, haz ve mutluluk hissi ortaya çıkar. Çok fazla endorfin salgısı, öfkeye neden olur. Uyarıya
verdiğiniz tepki, beynin salgıladığı endorfine bağlıdır.
Dopamin
Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla ilaç olarak, kalp atışlarını hızlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için
kullanılır.
Yapılan araştırmalarda dikkatini toplayamayan, kafa yoran şeylerden sıkılan, aceleci, sabırsız, çok konuşan, unutkan, dağınık,
sıklıkla eşya kaybeden, kıpır kıpır, yerinde duramayan insanlarda; beynin ön bölgesinde dopamin az salgılanmaktadır. Nitekim
beyinde dopamin miktarını arttıran ilaçlarla bu kişilerde belirgin düzelme görülmektedir. Dopaminin, öğrenmenin dikkatle ilgili
sürecindeki rolü ve kısa bellek için değeri, yeni araştırmalara kaynak olmuştur. Eksikliği parkinson, fazlalığı ise tourettes
sendromunu oluşturur.
Noradrenalin
Duygusal yaşamı etkiler. Beyinde ruhsal durum, öğrenme reaksiyonları ve ödül sinyal sistemlerinin temelindeki
mekanizmalardan sorumludur. Azlığı halinde depresyona neden olur. Kan damarlarının kasılmasını ve kan basıncının
yükselmesini sağlayan hormondur. Dopaminden sentezlenir.
Stres Hormonu (CRF)
Stres hormonu (CRF ), beyinde öğrenme mekanizmasını etkilemektedir. Az miktarda stres hormonu; zihni açar, dikkati arttırır,
öğrenmeyi hızlandırır. Aşırı salgılanması durumunda bedende gerçekle ilgili olmayan aşırı tepkili ve telaşlı bir hal meydana
getirir.
Serotonin
Serotonin; uykuyu, seksüel enerjiyi, ruh halini, aşırı, ani istekleri ve iştahı düzenler. Düşük serotonin miktarı; sinirli, huzursuz ve
depresif ruh hallerine yol açabilir. Vücuttaki serotonin miktarını arttırmanın yollarından birisi, şeker ve karbonhidrat açısından
zengin yiyecekler yemektir. Fakat bu şekilde beyin kimyamızı değiştirme çabamız ne yazık ki kısa ömürlü olacaktır. Çünkü
kendimizi iyi hissetmeye devam edebilmek için durmadan ve daha fazla yememiz gerekir. Eğer vücudunuzda serotonin, yeterli
seviyede ise ani ve aşırı isteklerin kontrolünü sağlayarak yemeden önce düşünebilmenize de yardımcı olacaktır.
Açlık, yorgunluk, stres, yemek, ışık ve ilaçlar gibi faktörlerin tamamı insan vücudundaki serotonin düzeyini etkilemektedir. Stres
ve düşük kan şekeri serotonin düzeyini düşürürken; oksijen, kusma, içinde aminler bulunan gıdalar (örneğin peynir, çikolata,
portakal, mandalina, domates ) ve içinde triptofan isminde bir çeşit amino asit bulunan gıdalar (örneğin süt, hindi eti ) serotonin
düzeyini yükseltmektedir.
Bunun dışında insan vücudundaki serotonin düzeyini, çeşitli hormonlar da etkilemektedir. Örneğin kadın vücudundaki
östrojenin (kadınlık hormonu) artması, serotonin düzeyinde de bir artışa neden olmaktadır. Ayrıca serotonin dopaminerjik
nöronlardaki reseptörlerine bağlanarak dopamin salgılanmasını azaltmaktadır. Serotoninin depresyon oluşumu üzerinde etkisi
vardır. Depresyon ve anksiyete tedavilerinde seretoninin tekrar kullanılması sağlanır.
Asetilkolin
Asetilkolin, hafıza ile ilgili diğer beyin kimyasalıdır. Çocuklardaki öğrenme güçlüklerinde zihinsel işlevi arttırmak için beyin,
asetilkolin miktarını arttıran ilaçlar araştırmaları ciddi ilgi alanları oluşturmuştur.
Prolaktin
Kadınlarda lohusalık döneminde süt gelmesini sağlar. Ayrıca annelik güdüsünün temelini oluşturur.
Duygularımızı etkileyen bu biyokimyasalların yanında kalıtımın, beslenmenin, iklim ve stres gibi çevresel faktörlerinde etkisi
bulunmaktadır.
Kendinize “ben şu an nasıl hissediyorum?” diye sorarak duygularınızı ölçebilir ve bu şekilde hayatınızı yönlendirebilirsiniz.
Dopamin, noradrenalin, serotoninizin yüksek, stres hormonunuzun düşük ve endorfininizin hipotalamusunuza eriştiği bir ay
olması dileklerimle…
Kaynaklar
1. [1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Paul_Ekman
2. [2] Fromm, 1984, s.159
3. [3]Cem Kubilay,Duygulu olmak ile duygusal olmak arasındaki büyük fark,19 Eylül 2012
4. [4] http://neurosciencemyths.com/serotonin.htm(Son Erişim Tarihi:15.01.2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder