İnsanları Okuma Mücadelesine Hazır Olmak
İnsanları okumakta daha iyi olmak istiyorsanız, diğer insanlarla iç içe olmak için özel bir çaba göstermeniz gerekiyor. Eğer bu arzulanıyorsa, en değişmez internet bağımlısı bile “sohbet etmenin” gerçek anlamını öğrenebilir.
İnsanları okumak, daha fazla zaman harcadığınızda, gittikçe kolaylaşacaktır. Direksiyon başına ilk oturduğunuzda hissettiğiniz kaygı ve beceriksizlik her gün araba kullandığınızda birkaç ay sonra ortadan kaybolur.
İnsanları hakkıyla gözlemlemek zaman alır. İnsanların çoğu bilgi toplamaya yeterli zaman ayıramaz ve çok zaman ayırmayı da hatalı bulur. Bunun yerine, hızlı yanıtların daha çok puan getireceği bir yarışmadaymışçasına aceleyle kritik kararlar verirler. Bu genellikle beklenenin aksine yanlış bir yöntemdir: Hızlı yanıtlar genelde yanlıştır ve puan kaybettirir.
İnsanların bir ölçüde sizi okumasına izin verin, kendilerini çok daha rahat hissedeceklerdir. Eğer siz de bir insanı net olarak görmek istiyorsanız, size bir bakış atmasına izin vermelisiniz.
Ne yaparsanız yapın, hedefe ancak mutlak dürüstlükle yaklaşabilirsiniz. Gerçek ihtiyaçlarınızı ve önceliklerinizi gizleyerek farklı şeylere gereksinimiz varmış gibi yaparak kimseye bir iyilik yapmış olmazsınız. Ne aradığınızın farkına vardığınızda, büyük bir olasılıkla onu bulup bulamayacağınızı da bileceksiniz.
Nesnellik: Esas Unsur
Çoğunlukla nesnelliğimizi kaybetmemize neden olan dört ruh hali vardır. Bu dört ruh halinin etkisi altındayken karar vermekten kaçınırsanız, nesnel olmaya yaklaşabilirsiniz.
1. Duygusal Bağlantı: Hayatımızdaki bazı insanlar için aşk, dostluk, hor görme ve hatta nefret gibi duygular hissederiz. Bu duyguların hepsi nesnelliğimizden uzaklaşma eğilimidir. Sevdiğimiz kişinin sorunu olduğunu düşünmek istemeyiz ve nefret ettiğimiz insanlarda iyi şeyler olduğunu görmek istemeyiz.
2. Muhtaçlık: Arabulucular “En çok pazarlık eden insan, en kötü anlaşmayı yapandır” der. Bu kural ilişkilere de uygulanabilir. Gençliğe adım attığımız yıllarda mezuniyet balosu için gelen ilk teklifi kabul ederiz, çünkü kimsenin sormayacağından endişeleniriz. Yetişkinliğe geçtiğimizde ise bir muhtaçlığımız olmadığı halde insanlar hakkında yanlış kararlar vermeye devam ederiz. Annem eskiden şunu derdi, “Aç olduğun zaman alışveriş yapma.” İyi tavsiye. Aç olduğunuzda baktığınız her şey, size çekici gelecektir; sonunda kendinizi gerçekten ihtiyaç duymadığınız şeyleri, dahası sizin için kötü olabilecek şeyleri, eve götürürken bulursunuz. İster yemek isterse eş seçiminde bulunun, başıboş arzularınızın size hakim olmasına izin vermeyin.
3. Korku: Büyük Motivasyon Kaynağı: Pek çok psikolog, başlıca motivasyon kaynağımızın korku olduğuna inanmaktadır-kökleri kayıp, acı ve ölümden kaçınma yönündeki içgüdüsel arzularımızda bulunan korku. Bir ilişkiyi sonlandırmaktan korkarız; çünkü daha iyi birisini bulamayacağımızdan korkarız. Bir işi geri geri çevirmekten korkarız: ya alabileceğimiz en iyi teklif ise? Çocuklarımızı disipline etmekten bile korkarız; çünkü onları kendimizden soğutmaktan korkarız. Korkuya karşı en iyi silah bilgidir.
4. Savunuculuk: Kapalı Bir Akla Giden En Hızlı Yol: Hiç kimse, saldırıya ya da eleştiriye uğramaktan hoşlanmaz. Buna karşı tepkimiz, genellikle kuşatma altındaki bir kale gibi savunmayı artırmaktır. Unutmayın, yanıt verdiğiniz bir zaman ve yer neredeyse her zaman olacaktır ve neye yanıt vereceğinizi bütünüyle anlarsanız yanıtınız çok daha etkili olacaktır. Bu anlayışı kazanmanın tek yolu, savunmaya geçmenizi engellemek, kulaklarınızı ve aklınızı açmaktır. Eğer insanları doğru biçimde değerlendirmek istiyorsanız, nerde bitirmeniz gerektiğine dair önyargılı düşünceler olmadan, sıfırdan başlamalısınız. Kendinizi eğilimler ve önyargıların bir karışımı ile yıllar içerisinde tıkanan bir boru olarak düşünün. Bu tıkanıklığı açmalı ve bilginin özgürce akmasına izin vermelisiniz. Önyargılarınızın farkına varmak için kendinizi zorlamanın, o önyargıların üstesinden gelmek için atılacak ilk adım olduğunu öğrendim.
Doğru soruları sormayı öğrenmek ve yanıtları dinlemek
Hepimiz anlamlı sorular sorma ve yanıtlarını gerçekten dinleme yeteneğine sahibiz-yapmak istediğimizde. Sorun şu ki; meşgulüz, tembeliz ya da zaten fazlasıyla biliyoruz ve denemekten vazgeçiyoruz. Bir arkadaş, çalışan ya da sevgili; tanımak istediğiniz bir insanla tanıştığınız son güne geri dönünüz. İlk konuşmalarınızda soruları nasıl sorduğunuzu ve yanıtlarını nasıl dinlediğini hatırlıyor musunuz? Artık daha yakından tanıdığınız o insanı hala aynı dikkatle mi dinliyorsunuz? Büyük olasılıkla, hayır. Bir insanı ilk tanıdığımızda hissettiğimiz yoğun ilgiyi korumayı beklemesek de, pek çok insan şaşırtıcı ölçüde geriler.
İyi bir dinleme için yapılacaklar ve yapılamayacaklar:
Dinlemeyi öğrenmek, soru sormayı öğrenmekten zordur. Yetişkinler genellikle çocukları diğer yetişkinleri dinlediklerinden daha dikkatli dinler. Çocukların kendilerini ifade etmede sorunlar yaşayabileceği düşünür ve onlara ihtiyacı olan zamanı verir ve onları konuşmaları bitene kadar dinleriz. Üstelik yalnızca ne düşündüklerini değil gerçekten nasıl hissettiklerini de anlamaya çalışırız.
Aynı nezaketi ve ilgiyi yaşlılara, bir yetersizliği ya da dil engeli olan insanlara karşı da gösteririz. Doğru dinlemenin ilk kuralı, sözü kesmemektir. Karşınızdaki kişi nefes almak için durakladığında bile, sessiz kalın ve nefes alıp vermesine izin verin-çok şey öğrenebilirsiniz. Ayrıca karşınızdaki kişi enerjisini boşalttıktan sonra sizin görüşünüzü daha dikkatli dinleyecektir.
Birisinin sözünü kestiğimizde, yalnızca kısa bir süre için olsa bile onu raydan çıkarırız. Yeniden raya dönene ve ileri harekete geçene kadar, konuşmanın kendiliğindenliği ve ritmi resmen kaybolur.
Dikkati dağıtan her şey, potansiyel bir söz kesmedir ve söz kesmeler anlamlı bir konuşma için ölümcüldür. Bu nedenle, dikkatinizi vermeyi öğrenin ve sıranızı bekleyin.
İnsanlar, kendilerine bir metreden yakında bulunanlarla konuşurken çoğunlukla kendilerini rahat hissederler. Pek çok kültürlerde, kişisel alan genellikle kolların uzatıldığı alan kadardır. Kişiye ne kadar yakın olursanız, istediğiniz kişisel alan o kadar esnek olacaktır.
Sabit, göz kırpmayan bir bakış itici hatta tehdit edici görünebilir. Göz teması içtenlik ve güveni geliştirmek için harika bir araç olsa da, aşırıya kaçabilir.
İyi bir konuşma, iki yönlü bir caddedir. Karşımızdaki kişiye mükemmel bir biçimde işleyen ve düşüncelerini dile getirmeye yüreklendiren sorular sorsanız bile, kendinizden bahsetmediğiniz sürece pek fazla yol alamazsınız.
İnsanlar genellikle kendi çöplüklerinde daha rahat hisseder. Eğer birisinin rahatlamasını ve açılmasını istiyorsanız, onunla ofisinde, evinde ya da seçtiği herhangi bir yerde buluşun. Ancak eğer siz daha rahat hissetmek ve konuşmayı kontrol etmek istiyorsanız, karşınızdaki kişiyi kendi çöplüğünüze götürün. Patronun iyi haber verdiğinde genellikle çalışanların işyerine ya da ofisine geldiğini, ancak birisini uyardığında ya da onun işini sonlandırdığında bunu genellikle kendi ofisinde yaptığına dikkat ettiniz mi? Patron, kötü haber verirken daha fazla kontrolü ve otoriteyi elde tutmak ister ve bunu en iyi kendi çiftliğinde yapabilir.
İyi bir konuşma yapmanızı zorlaştıran fiziki engelleri kaldırın. Sizinle konuştuğunuz kişi arasındaki her nesne, konuşmanıza etkide bulunabilir. Bu nedenle, pek çok deneyimli spiker konuşma yaptıklarında yüksek platformlardan uzak durur: Kendileri ile hitap ettikleri grup arasında hiçbir şey istemez.
İyi bir konuşma, bir nehir gibi akar. Bükülür, yön değiştirir ancak hiçbir zaman durmaz. Konuşmayı kesen şeyler, o nehirdeki bir baraj gibidir. Baraj kurulduktan sonra, konuşma hiçbir zaman özgürce akmayacaktır.
Modelleri Keşfetmek-Sadece ağaçları değil, ormanı görmeyi öğrenmek…
Bir yerden başlamak zorundasınız. Bu nedenle en çarpıcı kişilik özellikleriyle başlayın. Bir insanla tanışmanızın üzerinden geçen ilk birkaç dakika ya da belki saniye içinde, yaş, cinsiyet, ırk, fiziksel nitelikler, sesindeki etki ve beden dili ile ilgili gözlemlenebilen olağanüstü ölçüde bilgi toplayın.
İkinci ve daha öznel bir bilgi düzeyi, yorum gerektiren ve fiziksel olarak gözlemlenebilen özelliklere dayalıdır: Beden dili ve davranışların anlamı, sesindeki anlam ve belli başlı hareketlerin dile getirdikleri. Burada kişinin gözlemlenebilen her özelliğinin olası anlamlarını çıkarmamız gerekir.
İlk iki düzeyde açığa çıkan ve bilginin analizine dayanan ve kişinin karakteri hakkında yargılar yansıtan üçüncü bir bilgi düzeyi vardır. Kişi düşünceli mi, kaba mı? Cimri mi, cömert mi? Sert mi, pasif mi? Çalışkan mı, tembel mi?
Kaosa düzen getirmek için, birisiyle yeni tanıştığımda genellikle, en belirgin bir ya da iki kişilik özelliğini not alıyorum: Ölçüleri, giyimi, sesi, davranışları, hitap biçimi ya da hareketleri. Duygusal ya da bilişsel özelliklerinden yola çıkarak bir ilk izlenim oluşturuyorum. İnsanlar genellikle iyi bir ilk izlenimde bulunmak için çaba harcar.
Ruhsal durumu mu, bireyin durumunu mu görüyorsunuz? Arada sırada gerçekleşen bir öfke patlaması, kişiyi öfkeli bir adam yapmaz. Kimi zaman konuşmak istememeniz, sizi içine kapanık bir kişi yapmaz; patronunuza bitirdiğiniz son projeyi beğenip beğenmediğini sormanız da, sizin güvensiz olduğunuz anlamına gelmez.
Çocuk gelişimi uzmanları, anne babaları çocukları yanlış bir davranış yaptığında onlara kötü olduklarını söylememeleri, onun yerine onları kötü şeyler yaptıkları için azarlamaları gerektiğini söylemektedir. Bu düşünce, yetişkinler için de geçerlidir. İyi insanlar, arada sırada kötü şeyler yapar; kötü insanlar ise, kimi zaman bir melek gibi davranır.
Elimizde olan ve olmayan kişisel özellikler
Fiziksel özellikler, iki ana gruba ayrılır: Elimizde olan ve olmayan kişisel özellikler.
Elimizde olan kişisel özellikler, kontrol edilebilen şeyleri içerir. Sözgelimi kıyafetler, dövmeler, makyaj ve aksesuarlar. İçinde bulunduğumuz ortamı ve koşulları değiştirdiğimizde, bu özellikler de değişir. Ör: Çoğumuz, evimizde ya da bir partide giydiğimiz kıyafeti işyerinde giyemeyiz.
İsteğe bağlı olmayan özellikler, kontrol edilemez-boy, ırk, vücut oranı, ten rengi, yüz hatları, fiziksel özürler ve daha az ölçüde ses. Bu elimizde olmayan kişisel özellikler, kişinin hayat deneyimini önemli ölçüde etkiler ve kişiliği, düşünce biçimi ve davranışlarıyla ilgili pek çok şeyi ortaya koyabilir. Bu, özellikle doğumla birlikte gelen kişisel özellikler için geçerlidir.
Elimizde olmayan kişisel özelliklerin hepsi, fiziksel değildir. Sözgelimi, mali durum; sıradan bir insan sabah kalktığında şu kararı veremez, “Bugün, bir milyon dolarlık evime taşınıyorum ve işe gitmek için Porsche’mi kullanayım.”
Sosyoekonomik Geçmiş
Genel olarak, kişinin sosyoekonomik geçmişinin, genel görünüşü ve davranışı üzerinde önemli bir etkisi vardır. Mali ya da duygusal, sahip olduğu her şey için tırnaklarıyla kazımak zorunda olan insanlar bir kuşatma anlayışı geliştirebilir ve sonunda ne kadar para ya da başarı elde ederlerse etsin o anlayışı tüm yaşamaları boyunca koruyabilir. Bu insanlar daha da katılaşır ve güvenden yoksun kalır; kendisini emniyetsiz hissedebilir; kaba, duyarsız, cimri hoşgörüsüz, savunmacı olabilir ve kendisini ortaya koymaya isteksiz davranır.
Diğer yandan ihtiyaçları her zaman karşılanan insanlar daha güvenli, emniyetli, kibar, cömert, hoşgörülü, affedici ve açık olma eğilimindedir. Ancak bu kişilere her şey hazır sunulursa, çalışma azmi ve yoğunluğundan yoksun olabilir ve nispeten materyalist ve benmerkezci olabilir.
Eğer çocukluğumuzda önyargı ile tanışırsak, kuşkucu ve savunmacı olabiliriz. Eğer sürekli eleştiri ile büyürsek, yargılayıcı ve hoşgörüsüz olmamız daha muhtemeldir. Eğer sevgi ve şefkat ile büyürsek, muhtemele şefkatli oluruz. Eğer zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamak için çaba harcamak zorunda kaldıysak daha az verici olabiliriz. Kısa ya da uzun, siyah ya da beyaz, erkek ya da kadın olmamızın bir önemi de yoktur. İşte bu nedenle sosyoekonomik geçmiş öngörü için her zaman anahtar bir özelliktir.
Hayattan duyulan memnuniyet
Amaçlarına ulaşamayan insanlar, genellikle bir kurban anlayışına sahiptir. Başkalarını hemen suçlayabilir ve katı, kızgın, olumsuz, kötümser ve kinci olabilir. Genellikle amaçlarına ulaşan insanlara göre daha az gayretli ve daha çok eleştirel ve alaycıdır.
Elbette, kollarını kavuşturarak oturan birisinin savunmaya geçtiğini ya da kızgın hissettiğini, konuşurken karşısındakinin gözlerinin içine bakmayan birisinin yalan söylüyor olabileceğini, yumuşak bir ses tonuyla konuşan birinin utangaç olabileceğini çoğu insan bilir. Ne yazık ki, pek çok insan analizini orada sonlandırır ve refleks yargılara varır. İnsanları doğru bir biçimde okumak, bu ilk gözlemlerle yalnızca başlar.
İlk İzlenimler
Dış Görünüş:
Dış görünüm ve beden dili, çok şey ifade edebilir; ancak insan davranışlarını tahmin için pek güvenilir kaynaklar değildir. Ancak başlangıç için iyi bir yerdir.
Dış görünüm ve beden dili kategorileri üst üste gelse de, genellikle kişinin karakterinin çok farklı yönlerini açığa vurular. Kıyafetlerimizi bilinçli bir biçimde seçebilir ve nasıl görünebileceğimizi büyük ölçüde belirleyebiliriz. Ancak çoğumuz için beden dilimiz kontrolümüz dışındadır.
Kişinin mücevherleri ve aksesuarları; onun dinine, öğrenim gördüğü okula, hobilerine, ekonomik başarısının derecesine, beğenisine ve daha pek çok şeye dair ipucu sunabilir. Kıyafet, belirli bir değer sistemi ya da hayat tarzı seçimine işaret edebilir-sözgelimi, kişi pratik mi yoksa aşırı şeyleri mi tercih ediyor?
Beden dili, kişisel bakım ya da kıyafetlerin yansıtmadığı iç karakteri ve duyguları-korku, içtenlik, endişe, neşe, hayal kırıklığı-açığa vurabilir.
Saçların açığa çıkardığı sırlar…
Saçlar genellikle kişinin kendine dair duyduğu imgenin ve yaşam tarzının mükemmel bir göstergesidir. Saç stiliniz; yaşlanma konusunda ne hissettiğinizi, ne kadar aşırı ya da pratik olduğunuzu, başkalarını etkilemeye ne kadar önem verdiğinizi, sosyoekonomik geçmişinizi, genel duygusal olgunluğunuzu ve kimi zaman ülkenin hangi kısmında büyüdüğünüzü ya da şu an nerede yaşadığınızı açığa vurabilir.
Geleneksel görüş, kısa saçın muhafazakâr bir eğilimi, uzun saçın ise radikal ya da sanatçı bir doğayı ifade ettiği yönündedir.
Çok kısa saç ise; kişinin spor yaptığını, profesyonel asker olduğunu, polis ya da itfaiye gibi kısa saç gerektiren bir kurum için çalıştığını, muhafazakâr olduğunu, kısa saçın kendisine çok yakıştığını düşündüğünü ifade eder.
Yapılmış saç: Bir erkek yapılı bir saç-özel kesimli, dikkat çekici bir renk ile boyalı ve spreyli-ile gezdiğinde, bu genellikle pahalı kıyafetleri, ayakkabıları ve aksesuarları içeren bir “güç” imgesinin parçasıdır. Nispeten pek az erke, saçlarını bir kuaförde yaptıracak zamana, paraya ya da isteğe sahiptir.
Saç Dökülmesi: Kişinin saçının dökülmesi karşısında yaptıklarından bilgi edinilebilir. Örneğin:
*Kalan birkaç tutam saçı aşırı tarama, her zaman kendini beğenmişliği ifade eder; ancak benim için daha önemli bir olgu, başkalarının algılarını yeterince anlayamama ya da onlara aldırış etmemeyi açığa vurmasıdır.
*Saç ekme ve diğer saç arttırma operasyonları da, kendini beğenmişliği ya da kendini olduğu gibi kabul etmemeyi ifade edebilir.
*Beysbol kepleri, şapkalar ve atkuyruklarını kel bir adamda görmek, yaşlanmaya (ya da büyümeye) karşı bir dirence işaret edebilir. Ancak, kel adamların da, sıcak havada güneşten soğuk havada ise soğuktan korunmak için şapka giymek zorunda olduklarını unutmayın.
Boyalı saç: Erkeklerin saçlarını beyazladıktan sonra boyatmaları, her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Saç boyatma, saç yaptırana kadar olmasa da, belirli bir ölçüde kendini beğenmişliği ifade eder. En çarpıcı olan, kötü ya da kişinin yaşına uygun olmayan bir boyamadır. Saçları dökülen 70 yaşındaki bir adam için parlak siyah saçlar çok tuhaf görülebilir.
Erkeklerin sakal tıraşı: Sakallar ve bıyıklar, kişinin:
*O şekilde daha iyi göründüğüne inandığını,
*Genç olduğunu ve yaşlı görünmeye çalıştığını,
*Kırışıklıkları gizlemek için sakal bırakarak yaşını gizlemeye çalıştığını,
*Asi ya da sanatçı bir ruhu olduğunu,
*Sakal tıraşı ile ilgili hiçbir sınırlamanın olmadığı bir işte çalıştığını ifade edebilir.
*Uzun sakal ve bıyıklar, liberal politik eğilimlere işaret edebilir.
*Dağınık ya da kirli bıyıklar ya da sakallar, dağınık ya da kirli saçlar gibi; tembelliğin, dış görünüme önem vermemenin, fiziksel ya da zihinsel rahatsızlığın, yetersiz muhakeme gücünün ve genellikle temiz olmamayı yansıtan diğer özelliklerin bir işareti olabilir.
Kadınların Saçları:
Bir kadının saçı çok kısa olduğunda, aşağıdakileri dikkate alın:
*Kısa, şık ve özenle kesilmiş saçlar, sanatçı bir doğayı işaret edebilir. Uzun ve bakımlı saçlar gibi, mali esenliği de açığa vurabilir.
*Modaya daha az uygun kısa saçlar, pratik bir doğayı işaret edebilir. Uzun dalgalı saçların bakımı özellikle zordur.
*Dikkat çekecek ölçüde kısa saçlar, eğer kadının kıyafeti frapansa, bu saç biçimi modele uymaktadır. Bazen de birey, kemoterapi gibi tedavi görmekte olabilir.
Bir kadının saçı çok uzun olduğunda, aşağıdakileri dikkate alın:
*Bu toplumda uzun saç gençlik ile ilişkilendirildiğinden, kırkını geçmiş ve beline kadar uzanan saçlara sahip bir kadın, yaşlanmaya direnç gösteriyor olabilir…
*Yakışmamasına rağmen saçlarını uzatan bir kadın, bunu, kendisini daha seksi göstereceğine inandığı için yapıyor olabilir.
*Pek çok kadın için uzun saç, sıradan bir tarza karşı özgürlüktür.
Saç Rengi:
Kadınların çoğu, saçlarını boyatır. Saç rengi olağandışı olmadığı sürece, bu anlamlı değildir. Ancak saçlarının beyazlanmasını tercih eden bir kadın, önemli bir mesaj veriyor olabilir. Büyük olasılıkla bu kadın, kendinden ve yaşından memnundur. Başkalarının görüşlerine güvenmiyor, kendisine neyin yakışacağına yine kendisi karar veriyordur.
Bazı kadınların saç boyasına alerjileri vardır ve bu konuda pek seçim şansları bulunmaz; bu nedenle, saçlarının beyazlaması kişilikleri ile ilgili hiçbir şey söylemez.
Diğer fiziksel özellikler…Piercing:
Vücuttaki piercingler, dövmelere benzer bir biçimde analiz edilebilir. Kadınların modern toplumlarda kulaklarının delinmesi neredeyse beklenen bir şey olsa ve hayat yolundaki tüm mesleklerde kabul edilse bile, vücutlarının diğer yerlerindeki piercingler ya da kulaktaki sayısız delikler, yaygın kabul görmemektedirler.
Çoğu kadın, çok genç bir yaşta kulaklarını deldirir. Ancak erkeklerin kulaklarını deldirmesi, evrensel bir kabul görmemektedir.
Dilinde, konuşma yeteneğini olumsuz etkileyen bir piercing olan bir kadın, inşalarla ilişki kurmasını gerektiren bir meslek dalında muhtemelen başarılı olamayacaktır. McDonald’s ya da Subway’de sipariş almak bile, müşterilerle net biçimde iletişim kurmayı gerektirir.
Burun ve dil piercingleri ile ilgili diğer bir konu, enfeksiyon gerçeğidir. Narin yüz bölgelerimiz çok hassastır ve kişinin vücut sanatı adına bu hassasiyeti görmezden gelmesi, onun öncelikleri ve muhakeme gücü konusunda göz önünde bulundurulması gereken bir etkendir.
İlk İzlenimler-Beden Dili
Dış görünüm, bir insanın hangi nitelikleri göstermeyi seçtiğine dair önemli bilgi sağlasa da, beden dili kişinin engelleyemediği şeylere dair daha fazla bilgi sağlar.
Pek az insan çevresindeki dünyaya karşı verdiği fiziksel tepkilerin farkındadır, yine pek az insan tüm hareketlerini kontrol edebilir.
Beden dili; korku, içtenlik, heyecan, neşe, hayal kırıklığı ve çok daha fazlasıyla iç karakteri ve duyguları açığa vurabilir. Sahtekârlığı, kızgınlığı ve toplumsal olarak istenmeyen diğer özellikleri gizlemeyi hepimiz biliyoruz. Ancak unutmayın ki, bu özelliklerle ilgili işaretler kişinin yalnızca beden dili ile dışarı sızabilir.
Kişinin beden dili, duruma göre ve her an değişebilir. Dolayısıyla, ilk defa tanıdığımız bir insanın kişiliğini yalnızca beden diline dayanarak yargılamamamız tehlikeli olabilir. Herkesin sinirli olduğu anlar vardır; ancak bu, hepimizin bir sinir yumağı içinde yaşadığı anlamına gelmez. Bunula birlikte eğer bir insan her karşılaştığınızda gergin görünüyorsa, muhtemelen yalnızca saç baş yolduran kötü bir günü değil, bir kişilik özelliğini-ya da en azından hayatında sürekli tekrarlanan bir temayı- belirlemişsinizdir. Bu durumda beden dilini yorumlamanın kilidi istikrardır.
Beden dilinin dokuz bölümü:
*Dürüst olmak veya olmamak: Dürüst insanlar genellikle rahat ve açıktır; dürüst olmayan insanlar ise değildir. Gerginlik, sinirlilik ya da gizlilik sergileyen her özellik, olası dürüstlükten uzaklığın işaretidir.
Alışkanlık olarak yalan söyleyen kişiler, yalan söylemeye o kadar alışmışlardır ki, yalan söylediğini umursamaz ya da bunun bütünüyle farkında değildir. Bu nedenle, genellikle buna dair bir işaret sergilemez. Profesyonel yalancılar ise, yalanlarını ezberden okur ve bu nedenle davranışları bir şey açığa vurmaz.
Dürüst olmama ile ilgili bulguların arasında şunlar yer alır: Gözleri kaçırmak, yerinde duramamak, hızlı konuşmak, ses tonunun değişmesi, bir koltukta otururken ayakların ileri geri uzatılması, terleme, titreme, dudakları yalama, konuşurken elini ağzına koyma, buruna dokunma vb.
Dürüstlük ile ilgili işaretler, yukarıda vurgulananların tam aksidir. Dürüst insanlar, rahat ve sakindir; genellikle bakışlarınızı karşılar.
*Dikkatli Olma ve Dalgınlık:
Dikkatli olma ve dalgınlık, genellikle hareketsizlikle nitelendirilir. Dikkatli olma ve dalgınlık ile ilgili bulgular şunlardır: Göz temasını güçlü bir biçimde sürdürmek, bir nesneye sürekli bakmak, genel bir hareketsizlik, başı öne ve arkaya sallamak, dudağı ve kalemi ısırmak, koltukta arkaya yaslanmak, başı elleri arasına almak, elleri/parmakları çeneye koymak vb.
*Sıkılma:
Sıkılan insanlar, başka bir yerde olmak, başka bir şey yapmak ister. Sıkılma ile ilgili bulgular: Gözlerin çevrede gezinmesi, derin nefesler almak, esnemek, bacakları ya da kolları kavuşturmak, kalem, gözlük, kâğıt ve benzeri şeylerle oyalanmak, gerinmek, tırnakları ya da elbiseyi kemirmek vb.
Kızgınlık/Düşmanlık:
Kızgınlık, genellikle kendisini üç biçimde gösterir: Saldırganlık, savunma ya da geri çekilme. Şunlar, tüm kızgınlık türlerinin işaretleridir: Yüzde kızarma, çapraz duran kollar ve bacaklar, bele konulan eller, hızlı konuşma, sıkılan dişler, titreme, sıkılan yumruklar vb.
*Hayal Kırıklığı:
Hayal Kırıklığı iki türde gelir: Meydan okuma ve teslimiyet. Eğer kişi, kendini hayal kırıklığına uğratan şeyi düzeltebileceğine inanıyorsa, karşı karşıya bulunduğu soruna saldırarak meydan okuma ile gelen hayal kırıklığının işaretlerini gösterir.
Meydan okuma ile gelen hayal kırıklığı şunları içerir: Sürekli ve doğrudan göz teması, karşıdaki kişinin yakınına gelme ( genellikle kişisel alanı içinde), el hareketleri, omuz silkme vb.
Teslimiyet ile gelen hayal kırıklığı şunları içerir: İç çekme, hızlı nefes alma, yüz buruşturma, elleri bele koyma vb.
*Depresyon:
Ciddi ya da klinik depresyon, çok önemli bir hastalıktır. Klinik depresyondan rahatsızlık duyanlar, neredeyse iş göremez hale gelir. Burada klinik depresyonu değil de, günlük yaşamın stresi ve hayal kırıklıkları karşısında hepimizin yaşadığı kısa dönemli can sıkıntıları ele alınacaktır.
Depresyon yaşayan insanlar, farklı hareket eder. Üzerinde ölü toprağı serpilmiş gibidir. Gözlerinin ışığı sönmüştür. Yorgun ve kayıtsız görünürler. Her gün yaşanabilen Depresyon bulguları şunlardır: Kendini izole etme ve sosyal temastan kaçınma, yetersiz konsantrasyon, alçak sesle ve usulca konuşma, öne bakan gözler, temizliğe ve giyime ilgisiz davranma, unutkanlık vb.
*Keder/Hüzün:
Çoğunlukla, kederli insanlar pozitif enerjilerini kaybetmiştir, görünüşleri ve beden dili bunu yansıtır. Keder sürecinin ilk aşamalarında insanlar çoğunlukla inkar, öfke ve arayış hisseder. Keder ve hüznünü tipik işaretleri şunlardır: Gözyaşı, kayıtsız olma, günlük işleri yerine getiremem, öne bakan gözler, çökmüş ya da gevşemiş bir beden vb.
*Sinirlilik:
Sinirli bir insan, sinirden kaynaklanan enerjiyi boşaltacak bir yola ihtiyaç duyar. Sinirden kaynaklanan bulgular şunları içerir: Gözlerin dönmesi, vücudun gerilmesi, ağırlığı bir bacaktan diğerine vermek, elleri-parmakları-ayakları masaya – yere vurmak, boğazı temizlemek, terlemek, elleri cebe sokmak vb.
Son bir ihtiyat Sözü: Eğer hayat sessiz bir film olsaydı, insanları okumak ve anlamak için dış görünüşe ve beden diline bel bağlardık. Ancak hayat sessiz değil ve pek çoğumuz duygularımızı kesin bir biçimde gösterecek ölçüde kıyafetlerimizi ya da davranışlarımızı nadiren abartıyoruz.
Sözcüklerden Ötesini Duymayı Öğrenmek
Her konuşmada, gerçekten iki diyalog gerçekleşir; biri kelimeleri kullanır, diğeri ses tonunu. Kimi zaman ikisi eşleşir, ancak genellikle eşleşmez. Kişiye “Nasılsın?” diye sorduğumuzda ve “İyiyim” yanıtını aldığınızda, karşınızdakinin nasıl hissettiğinizi anlamak için genellikle “iyiyim” kelimesine güvenmezsiniz. Bunun yerine, gerçekten iyi olup olmadığını, depresif, endişeli, heyecanlı ses tonundan anlarsınız.
*Yüksek Ses:
Yüksek bir ses, genellikle ortamı ve içindekileri kontrol etmek için kullanılır. Yüksek bir ses, otoriteyi ve gözdağını içerir; bu nedenle başkalarına karşı üstünlük kurmaya ya da onları kontrol etmeye çalışan insanlar genellikle yüksel desibelli bir ses besler.
Bazı insanlar, yüksek sesin başkalarını ikna etmek, en azından boyun eğmeye zorlamak için fevkalade bir araç olduğunu keşfetmiştir. Bu insanlar eğer yeterince yüksek ve keskin bir sesle konuşurlarsa pek çok insanın ses tonlarını bir güven işareti olarak yorumlayacağını ve hizaya geleceğini öğrenmiştir.
Yüksek sesin, kısa boy veya fiziksel engel gibi fark edilebilen diğer kusurları kapatmak için kullanıldığı çok örnek vardır.
*Alçak ses:
Alçak bir ses, başkalarını yönlendirmek için de kullanılabilir, kolayca hükmedilebilecek bir insanın göstergesi de olabilir. Alçak ses, rahatlığı ve özgüveni de yansıtabilir.
*Tiz ses:
Çoğu insanın ses tonu, özellikle korktuğunda, neşelendiğinde, kışkırtıldığında, heyecanlandığında vb. durumlarda tizleşir. Eğer hissedilen şey yeterince yoğunsa, kişinin sesi çatlar. Tiz ses kişi üzgün, depresyonda ya da yorgun olduğunda da karşımıza çıkabilir.
*Hızlı Konuşmak:
Her zaman hızlı konuşan insanlar, karşısındakinden bir kelime almak için herkesin hızlı konuşmak zorunda olduğu evlerde büyümüştür. Genelde hızlı konuşan pek çok insanın, temel bir güvensizliği telefi ettiği görülür.
Bu tür hızlı konuşan insanlar, genellikle sinirli bir kişilik ve dikkati kendine çekmek için uygun olmayan şeyler yapmak gibi, öz saygı duygusuna yeterince sahip olmadıklarına dair işaretler sergiler.
*Yavaş konuşmak:
Yavaş konuşan insanlar genellikle şu iki kategoriden birinde yer alır: Sesinden rahat ve gevşemiş olduğu anlaşılanlar ve yavaş konuşmasına rahatsızlık belirten diğer fiziksel ve sözel ipuçlarının eşlik ettikleri. Sürekli Yavaş konuşan bazı insanların fiziksel ya da zihinsel bir engeli vardır. Zihinsel bir engel olmaması durumunda, yavaş konuşmaya fikirleri ifade etmedeki yetersizlik de eşlik edecektir.
Öğretmenler, din adamları ve büyük gruplar önünde sıkça konuşmak zorunda kalan bazı insanlar da, dinleyicilerin kendilerini anladıklarından emin olmak için yavaş konuşmayı benimser.
*Duraksayarak konuşmak:
Bir dur-ve-başla modelinin nedeni, genellikle güvensiz hissetmek ve heyecan ya da kafa karışıklığıdır. Kimi zaman kişinin bir mazeretle ortaya çıktığı durumlarda olduğu gibi, dürüst olmamayı da yansıtabilir. Duraksayarak konuşmak, gerçek anlamda kekeleme biçimindeyse, bunun nedeni genellikle heyecandır. Elbette, fiziksel bir nedenden dolayı kekeleyen insanlar da vardır.
*Mırıldanmak:
Mırıldanarak konuşan insanlardan bazıları o kadar alçak sesle konuşur ki, sesleri duyulmaz. Bazıları ise, konuşurken alışkanlık olarak ağızlarını elleriyle kapatır.
Mırıldanarak konuşan insanların liderlik özelliği ya da bu tür bir kontrol isteğini sergilemesi, az görülen bir şeydir. Bu insanlar genellikle depresif ya da üzgün görünür.
İletişimdeki Gizli Anlamları Bulmak
Bir iletişim uzmanı ve I wish I’d Said That ( Keşke Şunu Deseydim) kitabının yazarı Linda McCallister, altı farklı iletişim tarzı belirlemiştir:
Spektrumun bir ucunda (1)Asiller vardır. Bu insanlar, iletişimin yalnızca bir tek amaca hizmet ettiğine inanır: Bilgiyi paylaşmak. Bu insanlar ofisinize geldiğinde yaptıkları budur. Size hafta sonunuzun nasıl geçtiğini sormaz, size soracağı tek şey, bir toplantını yeri ve zamanıdır.
Spektrumun diğer ucunda (2)Yansıtıcılar –“hassas duyarlı” insanlar vardır. Onlar için iletişim, yalnızca ilişki kurmak içindir. Bu insanlar ne kadar meşgul olursa olsun, Pazartesi sabah ofisinize geldiğinde öğrenmek istediği ilk şey, oğlunuzun hokey turnuvasında ne yaptığı ya da kızınızın dans resitalinin nasıl geçtiğidir. Ayrıca hafta sonu yaptıklarını anlatmak için de sabırsızlanmaktadır…
Bir asil, hemen işe başlamak için doğrudan ofise giderken, bir yansıtıcı masasına oturmadan önce dolanır, herkesi selamlar ve herkesle sosyal paylaşımda bulunur.
Bir (3)Sokratik içinse, iletişimin amacı konuşmaktır. Konuşma ve tartışmaya bayılırlar. Bu insanlar görünürde yüzeysel ve tepkisizdir, ancak gerçekte yalnızca konuşmaktan ve düşüncelerini paylaşmaktan hoşlanırlar.
(4)Yargıçlar, biraz Sokratiklerin, biraz da Asillerin niteliklerini taşırlar ve bu nedenle genellikle önyargılı, tartışması ve başa çıkması zor insanlardır. Amaçları, size neden haklı olduklarını ve sizin neden haksız olduğunuzu açıklamaktır.
(5)Adaylar, bir kimseyi üzmek istemez; bu nedenle de en az direnç ile karşılaşacakları yolun çevresinde iletişim kurmaya çalışır. Adaylar, çatışmaktan kaçınmayı amaçlayarak insanları memnun etmeye çalışır.
Bir (6)Senatör, içinde bulunduğu duruma en uygun iletişim tarzı ne ise onu seçer. Senatörler, Yansıtıcıların sıcaklığına yanıt vermek ve asillerin sertliğine saygı göstermek için izledikleri yolun dışına çıkabilir.
Konuşmadaki Dolambaçlı Yollar
En iyi tartışmalar, düz bir ovadaki tren vagonları gibi dümdüz gelmez; bilgi ve fikir paylaşımında bulunurken ilginç dolambaçlar ve dönüşler yaşanır. Anlamlı bir sessizlik, söz kesme ve daldan dala atlayarak yapılan konuşma gibi dolambaçlı yollar genellikle konuşma akışının yalnızca bir parçasıdır.
*Anlamlı Duraklama:
Akıcı ve kendiliğinden gelişen bir konuşmanın ortasındasınız. Belki biraz kışkırtıcı, tehdit edici ya da konuyla ilgisiz bir şey söylüyorsunuz. Yanıt yok. Konuşmanın ritmi bozuluyor-söylediğiniz şey her neyse, karşınızdaki kişinin gardını düşürüyor. Ve onu rayından çıkarıyor. O kişinin yeniden konuya girmesi, biraz zaman alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder