İzleyiciler

29 Eylül 2017 Cuma

Bilim insanları, kilo almadaki en büyük iki etkeni tespit etti

Brezilya’daki Campinas Üniversitesi’nden bilim insanları, kilo almaya neden olan iki etkeni keşfetti. Bu etkenler, bağırsak florasındaki bakterilerin değişmesi ve beynin hipotalamus isimli bölgesindeki bir grup nöronun ölmesi olarak sıralandı.
Dünyadaki obezite tehlikesi her geçen gün artarken, Campinas Üniversitesi’nden bilim insanları, kilo almaya önemli ölçüde etki eden iki etkeni tespit etti.
Yalnız yemek yiyen yaşlı erkekler sosyal olan yaşıtlarına göre daha erken ölüyor
© AP PHOTO/ CZAREK SOKOLOWSKİ
EurokAlert sitesinde yayınlanan makaleye göre, bu etkenlerden birinin bağırsak florasındaki bakteri profilinin değişmesi olduğu saptandı. 2005-2007 yılları arasında yapılan incelemelerde obezlerde yiyeceklerden alınan besinlerin sindirimini sağlayan belirli bir grup mikroorganizma olduğu gözlendi. Yani, bir elma, obez bir insan için normal birine göre daha fazla kilo aldırabiliyor.
Bir başka etkenin de beynin hipotalamus bölgesindeki bazı nöronların ölmesi olduğu belirtildi. POMC nöronları olarak bilinen bu nöronlar, vücuda ne zaman yemek yemeyi durdurması ve yeterli enerji olup olmadığı konusunda haber veriyor. Bu nöronlar kaybedildikçe, kişideki yağ ve şeker oranı yüksek yiyecekler tüketme oranı artıyor. Sonuç olarak da metabolizma yavaşlıyor ve edinilen enerjinin çoğu vücutta depolanıyor.
Bilim insanları, şimdi de dengesiz beslenme nedeniyle kaybedilen bu nöronların nasıl kazanılabileceğini araştırmayı planlıyor

22 Eylül 2017 Cuma

GÜNDE BİR KADEH, FAYDALI MI ZARARLI MI?

  • GÜNDE BİR KADEH, FAYDALI MI ZARARLI MI?
Alkol kullanıyor musunuz diye sorduğum hastalarımdan aldığım cevaplardan anladığıma göre “miktar” konusunda hepimiz farklı düşünüyoruz. “Sosyal kullanım” deyince benim aklıma gelen düzenli bir periyodu olmaksızın –sadece bir vesileyle- doğum günü, düğün gibi kutlamalarda veya birkaç ayda bir, iki üç dubleyi aşmayan miktarda alkol almaktır ve bu miktarda alkol kullanımının zarardan ziyade faydası vardır; muhabbeti, sosyalleşmeyi artırır, neşelenir, gevşersiniz. Buna karşılık düzenli alkol kullanmaya geçince iş değişir, miktar az da olsa sağlık riski başlar. 
Günde bir bardak şarap, bir bira veya bir kadeh sert içki -örneğin rakı- içenlerin “az miktarda alkol” aldıkları kabul edilir. Bu kişilerin gelecek yıllar içinde dozu artırmayacaklarının garantisi (kendileri kabul etmeseler de) yoktur. Bir kişi haftada sadece iki gün de olsa -örneğin sadece hafta sonları- düzenli alkol alıyorsa (her seferinde bir iki kadeh de olsa) “alkolizme giden trene binmiş” demektir. Az miktarda da olsa “düzenli” alkol kullanımına karşı olmamın en büyük nedeni bu kişilerin zamanla miktarı artırma ihtimalleri olmasıdır. Aynı risk seyrek aralıklarla ancak fazla miktarda alkol alanlar için de söz konusudur. Meslek hayatım boyunca çok alkolik hasta gördüğümden ve tedavisinin ne kadar zor olduğunu bildiğimden dolayı düzenli alkol kullananlar (sadece hafta sonları olsa bile) beni hep korkutmuştur. 
Alkolün etkisi kişiden kişiye değişir
Alkolün bizi nasıl etkileyeceği genetik yapımızla yakından ilişkilidir. Alkol her vücutta aynı şekilde metabolize olmaz. İki kadehin Ali’yi sarhoş etmesi, Veli’nin bir şişeye bana mısın dememesinin nedeni budur. Aynı nedenle alkolün bulantı, yüzde kızarıklık, sarhoş edici etkisi de kişiden kişiye değişir. Bazılarının uykusunu getirirken bazılarına canlılık verir. Özetle alkolün olumlu/olumsuz etkisi kişiden kişiye büyük farklılık gösterir. Etkisi kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte günde iki birimden fazla (iki bira, iki bardak şarap, iki kadeh sert içki) düzenli içki kullanımı uzun vadede –kendileri farkında olmasalar, görmezden gelseler de- “kesinlikle” sağlığı olumsuz etkiler. 
Alkol kanser riskini artırır
Düzenli alkol kullanımı, miktar az da olsa bazı kanserlerin görülme sıklığını artırır: ağız-boğaz, yemek borusu, larinks, mide, meme kanseri, karaciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri.  Günde bir bira veya bir bardak şarabın düzenli olarak tüketilmesi bağırsak kanseri riskini % 10 artırır. Günde 30 gramdan fazla alanlarda risk % 25’e çıkar. Aralık 2009 da yapılan San Antonio Meme Kanseri Sempozyumu’nda Alkolün meme kanseri riskini artırdığı, kanser tanısından sonra alkol almaya devam edenlerde kanserin tekrar etme riskinin daha yüksek olduğu açıklandı. (Doktorlar zararlı etki açısından alkolün cinsinin bir önemi olmadığını buna karşılık miktarın önemli olduğunu belirtiyorlar.) Meme kanseri tanısı konulduktan sonra haftada üç kadeh alkol alanlarda hiç içmeyenlere kıyasla % 34 daha fazla nüks görülüyor. Haftada üç kadehten fazla içmek ise meme kanserinden ölüm riskini % 51 artırıyor.   
Alkol bazı kişilerde (herkeste değil) kalp krizi riskini azaltır
Alkolün kalp sağlığını olumlu etkilediğine dair pek çok yayın var (1). 97.432 kişinin 10 yıl takip edildiği bir Japon çalışmasında az miktarda (günde 23 gramdan az) alkolün ölüm riskini % 12-20 oranında azalttığı gösterilmiştir (2). Buna karşılık bu sene (2015) yayınlanan bir makalede 50 den fazla çalışmadaki toplam 260 bin kişiyi inceleyen araştırmacılar az miktar da olsa alkol kullanma alışkanlığını bırakanların bırakmayanlara göre daha sağlıklı ve daha uzun yaşadıklarını gösterdiler (1). Alkolün kalp krizi riskini azalttığına dair kuvvetli yayınlar olsa da “kalbe iyi geliyor” diye düzenli alkol kullanmak doğru değildir. Bunun nedeni yukarıda söylediğim gibi zamanla kullanım miktarının artması riskidir. Alkol kullanımı arttıkça ventriküler taşikardi, atrial fibrilasyon gibi aritmiler ve kardiyomyopati dediğimiz kalp kası hastalığı riski artar.  
Alkol alerjiyi tetikler
Karikatüristler alkol alanları çizerken burnunu kırmızı yapar, ucuna da düşmek üzere olan bir damla kondururlar. Experimental Allergy dergisinde yayınlanan bir çalışma bu çizimlerin pek de yanlış olmadığını gösterdi; günde iki bardak şarap içenlerde saman nezlesi gibi alerjik reaksiyonların görünme riski iki misli artıyor. Bu yüzden bahar alerjisinden (sabah hapşırıkları, burun akıntısı,  göz yaşarması) şikâyetçi olanların her gün alkol almamaya dikkat etmesi gerekir. Bira, şarap ve likör gibi içkiler, mayalanma sürecinde mantar ve bakterilerden faydalanıldığı için histamin içerirler. (Alerjiyi tetikleyen histamin yalnız alkolde değil peynir, ekmek gibi mayalı yiyeceklerde de bulunur.) Bira ve şarap, histamin dışında gene alerjik olduğu bilinen sülfitler de içerir. Daha önce İsviçre'de yapılan bir başka çalışma da düzenli alkol alanlarda burun akıntısı, hapşırık, üst solunum yolu enfeksiyonları ve astım ataklarının daha sık görüldüğünü göstermişti. Bilginiz olsun alerji yapıcı etki açısından en kötüsü şaraptır. Nedeni bilinmiyor ama alerjik etki kadınlarda erkeklere göre iki misli daha fazla ve daha çok düzenli alkol kullananlarda görülüyor.
Dostlarım, alkol tüketimini yukarıda tanımladığım “sosyal içicilik” düzeyinde tutmanız en iyisidir, alkolü çok seviyorsanız iki “ASLA” ya dikkat ederek riskinizi azaltabilirsiniz. 
1-ASLA haftanın üç gününden fazla içmeyin (İçmediğiniz günler içtiğiniz günlerden fazla olsun).
2-ASLA bir seferde iki bardağı, iki dubleyi geçmeyin.
(Dr. Murat Kınıkoğlu'nun aynı adla makalesinden)
 
(1) Goldberg IJ, Mosca L, Piano MR, Fisher EA. AHA Science Advisory: Wine and your heart: a science advisory for healthcare professionals from the Nutrition Committee, Council on Epidemiology and Prevention, and Council on Cardiovascular Nursing of the American Heart Association. Circulation. 2001; 103:472–5.
(2) Lin Y, Kikuchi S, Tamakoshi A, et al. Alcohol consumption and mortality among middle-aged and elderly Japanese men and women. Ann Epidemiol. 2005; 15:590-97.
(3) http:// ww.medicinenet.com/script/main/art.asp?articlekey=179454&ecd=mnl_day_071114

16 Eylül 2017 Cumartesi


PSİKOLOJİ  ALT DALLARI
1. Klinik psikoloji
Klinik psikoloji en geniş uzmanlık dalıdır. Bu uzmanlar halk arasında psikolog tanımına en uygun düşen grubu oluşturur. Ruhsal bozukluklara tanı koyar ve psikoterapi yöntemi ile tedavi eder.
Birçok kişi psikolog ile psikiyatristi karıştırır. İkisi arasındaki en belirgin fark şudur: Psikiyatrist tıp fakültesini bitirip tıp doktoru (M.D.) ünvanını aldıktan sonra, 4 yıl psikiyatri uzmanlık eğitimi görür. Klinik psikolog ise doktora yapınca bilim doktoru (Ph.D.) ünvanı alır; tıp eğitimi olmadığı için tıbbi tedavi (ilaç, ameliyat, EKT gibi) uygulayamaz. Ayrıca bir hastayı ancak bir psikiyatrist hastaneye yatırabilir.

2. Rehberlik ve Danışmanlık psikolojisi
Klinik psikologa göre daha hafif sorunları olan kişilerle uğraşır. Mesleki ve akademik sorunları olanlara danışmanlık eder.

3. Okul ve eğitim psikolojisi
Öğrencilerin okulla ilgili sorunlarının yanı sıra daha etkili bir öğrenmenin nasıl yapılabileceğini araştırır.

4. Kişilik psikolojisi ve sosyal psikoloji
Kişilik psikologları bireylerin kendine özgü duygu, düşünce ve davranışları ile ilgilenir; kişiliğin nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışır. Sosyal psikologlar ise grup-içi etkileşimleri ve davranış üzerindeki toplumsal etkileri inceler.

5. Gelişim psikolojisi
Döllenmeden erişkinliğe kadar yaşa bağlı olan davranış değişikliklerini inceler; konuşmanın, akademik becerilerin gelişimi gibi.

6. Psikometrik psikoloji
Psikolojik ölçme bilimi anlamına gelir. Yeni testler, istatistiksel yöntemler geliştirir. Diğer psikoloji dallarına hizmet verir.

7. Endüstri psikolojisi
Meslek için insan yetiştirme; kişiler ve kurumlar arası iletişim, üretimde verimlilik gibi konularla ilgilenir.
Araç ve gereçlerin insanların kolayca kullanıp işletebilecekleri biçimde düzenlenmesi ise “mühendislik psikolojisi” nin alanına girer.

8. Deneysel psikoloji
Algı, öğrenme, bellek, duygu ve davranışların fizyolojik temellerini araştırır. Çevre koşullarının ve uyarıcıların davranışı nasıl etkilediğini inceler.

9. Fizyolojik psikoloji
Biyolojik süreçler ile davranış arasındaki ilişkiyi inceler. Psikofarmakoloji bunun bir alt dalıdır.

10. Bilişsel psikoloji
1960’lardan sonra ortaya çıkan bilişsel (cognitive) psikoloji, algılama, bellek ve düşünme gibi zihinsel süreçleri inceler; bireyin kendini ve fiziksel-toplumsal çevreyi algılama biçimi, inançları ve tutumları üzerinde durur (Kültürel farklılıkların davranış üzerine etkisi gibi).

11. Adli tıp psikolojisi
Yasaların yapımı ve uygulanması, hapishane koşulları, cezaların ıslah edici niteliği gibi konularla ilgilidir.

12. Çevre (ecological) psikolojisi
Bireyin ve grubun davranışlarını etkileyen çevresel değişkenleri inceler (iklim, ısı, renk, ışık gibi).

13. Sağlık psikolojisi
Günümüzde geleneksel tıbbın medikal modelinin yerini çağdaş tıbbın biyo-psiko-sosyal modeli almaktadır. Sağlık psikolojisi biyopsikososyal modelin bir bölümünü oluşturur; amacı “sağlıklı yaşam” kalitesini yükseltmektir.