İzleyiciler

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Facebook Kullanıcı Tipleri



  İlk başlarda (ben dahil) hemen hemen herkes bu siteyi yıllardır görmediği arkadaşlarını vs.. bulmak için kullanmaya başlamıştı.  Daha sonra msn devrini kapattı ve insanların google'dan sonra en sık kullandığı web sitesi haline geldi.  Bu resmi açıklamalardan sonra konuya girelim.. Mark Zuckerbeg öyle bir buluş yaptı ki bu sitede herkes kullanıcı olabiliyor.. Bu yazımda görmüş olduğum bazı kullanıcı tiplerinden bahsetmek istiyorum..



1-) Bir büyüğümüz...

  Genelde akrabadır o, ya da bir komşu.. elinde büyümüşsündür.. birlikte bazen yemeğe gidersin.. çeşitli ortamlara girersin, maçları izlersin falan.. kıramazsın, kıyamazsında.. seversin sevmesine.. ama bu lanet sosyal alemde öyle yersiz şeyler yaparlar ki..

  İlk örnek: Adam Cambridge Üniversitesinde eğitime gitmiştir. Dünyaca ünlü profesörlerden eğitim almıştır ve almış olduğu bu eğitimle ilgili bir foto koymuştur. Altına yerli ve yabancı bütün akademik alanda çalışan tanıdıkları bir şeyler yazmıştır. Hatta bazı mesleki tartışmalar bile olmuştur. En altta da Mahallenin Asım Abisi (bkz fotodaki abimiz) şu yorumu çakmıştır, 'Lan hüso o sağdaki Rus mu? ulan ulaan hayat sana güzel kerata'.. ya da üst komşu Melahat abla şu yorumu yazmıştır 'Ayy ablacığım orada hava soğuk duruyo sana giderken aldığım içliklerden giy kuzuuum, ablasının bitanesiii'.. 

Ve daha niceleri.. Çok güzel yabancı bir şarkı bulmuşsundur, şarkıyı beğendiğin için paylaşmak istemişsindir. Lakin klipte her zamanki gibi yersiz görüntüler bulunmaktadır. Hemen oradan mahallemizin bakkalı Mithat abi 'yav hüso cumalarda kazandığın bonusları bunları izleyerek mi harcıyon yeğeenim' diye yorumu yapıştırır.. 



2-) Kanka kızlar.. 
 Herkesin listesinde en az 4-5 tane vardır. Bu tiplerin tüm arkadaşları kızdır. Paylaşımlarının yarısı feminist olduklarını gösterir. Yarısı da doğru aşkı bulamadıklarını gösterir. Bu tiplerin kesinlikle birbiriyle ilişkisi vardır. Yani ilişki durumlarında Aslı ve Ecem 'in bir ilişkisi var yazar. Bu tiplerin aile bilgilerinde 10 15 kişi vardır. Bütün kızlar bunların kardeşidir. Bu tiplerin profil/kapak fotolarında en az 1 tane (içerisinde onlarca fotoğrafın olduğu ve bu fotolarda 'kanka gruplarının' bireyleri bulunmaktadır. Özlem Sinem İzel adında albümleri vardır. Hatta her paylaşımlarında ÖSİ (isimlerinin baş harfi) kelimesini vurgularlar. Sevgililer gününde falan birbirilerine hediye alıp bunları facete paylaşırlar. Bunların en az bir tane (kadrajta 4 çift converse ayakkabının olduğu) fotoları vardır..

3-) Evli, çocuklu nispeten genç ev hanımları..
  Tabi ki %100'ü aynı değil, ama genellikle öyledir.  Bugüne kadar saaaadece şanssızlıklarından dolayı iş sahibi olamadıklarını, aslında çok zeki olduklarını, hangi meslek olursa olsun çok çabuk bir şekilde işi kapıp kariyer yapabileceklerini sanan.. Günlerinin 16 saatini facebookta geçirenlerden bahsediyorum. Sahip oldukları özgüven dehşettir. Lakin buna rağmen bir şeyin ucundan tutmamak için de bahaneleri sonsuzdur. Bu tiplerin de kendileri gibi kankaları vardır. Her dakika birbirlerini etiketleyip altına 165 tane yorum yazarlar. Sıçsalar paylaşırlar, tuvalete gitseler etiketlerler.. hayatları facebook olmuştur. Paylaştıkları herşeyin beğenilmesini isterler. Beğenilmeyen paylaşımlar onlar için hakarettir. Beğeni yarışına girerler. Eğer beğenmezseniz alınırlar haa.. Bunların kanka grubu vardır. Grupta herhangi biri küfür bile etse beğenirler. Açılmayan video paylaşsa bile beğenirler. Koydukları bütün fotolara (gerçekte hiiiç alakası olmasa bile) 'ay canııım burada da çoook güzelsin, giderek gençleşiyorsun' yazıp birbirlerini gaza getirirler. Aa o özgüveni nereden kazandıklarını buldum.. Sabahtan akşama kadar mesai kavramı içerisinde geçen facebook gününü bu seferde sanal alemde takıldıkları kankalarını telefonla arayıp günün kritiğini yapıp günü bitirirler. Bu tipler yemek yaparken, yolda yürürken, çocuğa mama verirken bile bir yandan facebook'a bakarlar. Duşta geçirdikleri süre içerisinde kalpten giderler, kafalarında n tane soru olur 'Acaba Behiye benim yorumuma ne yazdı?, Selma o şarkıyı paylaştığında 4 beğeni gelmişti, ben 2 saat önce paylaştım acaba kaç beğeni oldu?, Duştan çıkınca markete gidecem, marketin 3 km uzağında XXX AVM var kendimi orada olarak etiketlerim millet benim ne kadar sosyal olduğumu görür, havam artar..'..
Ayrıca bu tipler evde ne yaparlarsa yapsınlar hemen resmini çekip paylaşırlar. Özellikle gıdasal ürünleri.. Evde bir pasta mı yapıldı, bir sofra mı kuruldu.. aman daha sıcakken resmini çekeyim derler.. Ve o resim hemen paylaşılır, düşmanlar çatlatılır. 2 gün önce Hande'nin koyduğu sofra fotosunda alınan beğenilerin üstüne çıkmak hedeflenir..
Bir de böyle tiplerin genelde İş bilgilerinde Kafası Her Konu'da çalışıyor,  Sınava Bir Gün Kaldığın'da çalışıyor gibi salak espriler barındıran yazılar olur. Eğitim bilgilerinde standart 'Hayat Üniversitesi' konusuna hiç girmiyorum.. Neyse diğer tiplere girelim..


4-)  Muhalefet liderinden daha muhalefetler..

Bu tipler Mark abimizin kurmuş olduğu bu web sitesini saadece siyasi amaçları doğrultusunda kullanırlar. Adam sabah uyanır, daha evde kimsenin yüzünü görmemiştir, yüzünü bile yıkamamıştır. Yatağından kalkmamıştır. Telefondan facebook'a girer ve hemen hükümet karşıtı gördüğü herşeyi paylaşır. Gündüz paylaşır, gece paylaşır. Adamın hiçbir muhabbeti yoktur. Saadece hükümet karşıtı paylaşımlar, fotolardır hayatı.. Yahu ben kimsenin siyasi görüşüne karışmıyorum, şu an siyasi bir savunma da yapmıyorum. Ama laf attığı parti 1995 yılında kurulmuştur, 1860 yılındaki olay yüzünden o parti başkanını suçlar. Siyasi görüşünün bokunu çıkartır. Bkz. güzel bir yazı. http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=195546 Sürekli siyasi şeyler paylaşarak kendinin cool olduğunu sanar. Sorsan Türk Siyasi tarihinden bihaberdir. Atatürkçüyüm der Atamızın hayatından hiçbir olay bilmez. Sırf rol keserler.

5-) Taraftar..
Abi futbol mu kaldı ya? Adam 4. maddede bahsettiğim gerizekalı gibi her dakika futbol paylaşımları.. Ulan takım şikeden ceza aldı, takımın bütün yönetimi para için bacısını karısını satar. Sen neyin taraftarlığından bahsediyorsun. Sevgililer gününde İlgili takımın bayrağının resmini koyup bugün bizim günümüz yazmış. Hadi taraftarsın seviyorsun anlarım da bütün gün diğer takımlara/ diğer takım oyuncularına/ diğer takım taraftarlarına niye sallıyorsun. Kardeşim senin işin gücün yok mu? Yaşıtların yuva kurdu çoluğa çocuğa karıştı sen neyin kafasını yaşıyorsun haaala ? 

6-) Din adamı/kadını..

Bir dersten sınava gireceksindir, dersi önceden alan birine sınavla alakalı sorular sorarsın. Adam o dersi önceden almış ve geçmiştir. Bunun verdiği özgüvenle kasıla kasıla sana cevaplar verir hadi bir nebze anlarım. Arkadaş hayat dini bir sınavsa bu sınav devam ediyor. Sen niye bu sınava girmiş ve başarıyla geçmiş gibi ahkam kesiyorsun ki? Her dakika dini konularda öğütler veren paylaşımlar yapıyorsun akşam seni yansıttığın misyona hiç uymayan şekillerde görüyorum. Rabbim rabbim yazılarıyla günde 26 paylaşım yapan kızı sokakta bir erkekle farklı farklı pozisyonlarda görüyorum. Herkes dinini kendi içinde yaşasın arkadaşım. Kandili / bayramı/ dini günleri kutlarsın anlarım. Ama ahkam kesemezsin. Sende bu sınavdasın unutma..

Facebook'daki 27 kullanıcı türü!

Facebook'daki 27 kullanıcı türü!
Facebook'da her birimiz farklı bir alemde yaşıyoruz. İşte sosyal devde rastlanan 27 kullanıcı tipi!
İnsan olarak her birimiz, yaratılıştan farklı bir karaktere sahibiz. Örneğin bazılarımız bir işi beklenen bir şekilde yaparken, diğerimiz anlaşılması güç yollara başvurarak hayatını bir şekilde sürdürebiliyor. Bazılarımız herkesin yardımına koşmayı severken, bazılarımız sadece kendi sorunlarıyla boğuşmayı tercih edebiliyor.
Bundan çok birçok farklılığın Facebook'a yansıması ise ilginç bir manzara ortaya çıkarıyor.
Bu yazımızda Facebook'da bulunan 27 kullanıcı tipini sizlerle paylaşmak istedik. İlerleyen sayfalarımıza göz atın, hangisinin size daha çok benzediğine siz karar verin!

1-Sadık paylaşımcı: Gördüğünüz her şeyin Facebook'da paylaşmaya değer olduğunu düşünüyorsunuz. Çocuğunuzun ağzında çerezlerle uyuduğunu Facebook'da duyuruyor, bunu ispat etmek için bir fotoğraf da ekliyorsunuz. Sıcak bir çayın boğaz ağrınıza ne kadar iyi geldiğini bütün dünyanın bilmesi gerekiyor.
2-Ortalık karıştıran: İnsanların duvarlarına onları kandırmaya yönelik şakalar yazmak hoşunuza gidiyor.
3-Narsist: Facebook'a birşeyler yazmak için giriyorsunuz. Sadece bazen sizin yazılarınıza cevap verenlere cevap veriyorsunuz. Hepsi bu kadar.
4-Çekingen obur: Yemek yapıyorsunuz. Ancak onları tüketmeden önce dikkatle fotoğraflarını çekerek paylaşıyorsunuz.
5-Utangaç oyuncu: Sizin ve arkadaşlarınızın duvarları, dijital paralardan oluşan renkli gönderilerle dolu.
6-Arşiv memuru: YouTube'da dolaşarak durmadan müzik hazinesi arıyorsunuz.
7-İyiliksever: Herkesin hedeflerinin farkına varmasını, iç huzurlarını elde etmelerini ve mutlu olmalarını ümitsiz bir biçimde istiyorsunuz. Herhangi bir şey satmak gibi bir amacınız da yok.
8-Vaazcı: Üsttekine oldukça benziyor, ancak dini konularda konuşuyor, kutsal kitaplardan alıntılar yapıyorsunuz.
9-Utangaç emekli: Facebook'da yaptıklarınız arasında haftalar veya aylar bulunuyor.
10-Mücadeleci: Bir konuda imza topluyorsunuz ve amacınızı gerçekleştirmek için son derece kararlısınız.
11-Müzisyen: Bir veya birkaç müzisyenle beraber gerçekleştireceğiniz gösteri yaklaşıyor.
12-Gevezelik abidesi: Yakın ailenizle bile konuşmadığınız kadar çok sözcüğü bir kerede, bir yorumun içerisine sığdırıyorsunuz.
13-Eğlenceci: Her Facebook arkadaşınızın doğum gününü özenle, bir bir kutluyorsunuz. Bunlara "yanlışlıkla" eklediğiniz, sevmediğiniz kişiler de dahil.
14-Kayıp evsahibi: Asla kullanmadığınız bir Facebook hesabı oluşturdunuz.
15-Kayıp evsahibi 2: Hiç kullanmadığınız bir Facebook hesabınız var ve bu hesabınızda duvarınıza yazan arkadaşlarınız var. Ancak bu duvarla uğraşacak haliniz yok.
16-Arkadaşçıl: Duvarınızda diğer Facebook kullanıcılarıyla arkadaş olduğunuzdan başka pek bir şey yok.
17-Hayalet: Profil de neyin nesi? Son gönderiler nerede?
18-Deli: 1990 ve 2000'lerde e-posta'ları topluca ileten kişiler, şimdi benzer işi Facebook'da yapıyorlar. Bundan vazgeçmeye niyetleri de yok.
19- Borçlu: Size birşey verecek, sizi gezdirecek veya size bir şeyler önerecek birini arıyorsunuz.
20-Verici: Bedavaya, bilet gibi şeyler dağıtmak istiyorsunuz.
21-Umursamaz yazıcı: Dil bilgisi kurallarına dikkat etmek sizin için zahmetli ve faydasız bir iş.
22-Konum muhabiri: Nerede yemek yediğinizi, nerede, kiminle eğlendiğinizi herkesin bilmesini istiyorsunuz. Ancak niye bu kadar çok eğlendiğiniz hakkında bir şeyler yazmıyorsunuz.
23-Kendi reklamını yapan: Blog'unuzu düzenli olarak güncelliyorsunuz ve Facebook'a yazmanızın tek nedeni, blog'unuzun güncellendiğini bildirmek.
24-Müze müdürü: Hiç kimsenin duvarı bir sanat galerisi olmadığından bu boşluğu hiç durmaksızın, usanmaksızın siz dolduruyorsunuz.
25-Çapkın: YouTube'dan paylaştığınız tüm videolar "bir kız için". Ama bu kızın kim olduğunu söylemekle uğraşmıyorsunuz.
26-Kışkırtıcı: Kısa, belirsiz ifadeler veya cümlelerle yazılan cevapları provoke etmeye çalışıyorsunuz.
27-Seri beğenici: Anlaşıldığı gibi, beğenmediğiniz şey sanki yok.

Facebook'ta en çok paylaşım yapan insan tipi?

Facebook'ta en çok paylaşım yapan insan tipi?

Facebook hesabınızdaki arkadaşlarınızın sürekli olarak 'Ne düşünüyorsun?' bölümünü güncellemeleri sizi sinir ediyor olabiir. Ancak yapılan yeni bir araştırmaya göre dünyanın en popüler sosyal ağ sitesinde çok sayıda paylaşımda bulunmak aynı zamanda yalnızlığın bir göstergesi.

Facebook'ta en çok paylaşım yapan insan tipi?
 

New South Wales Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı ve Computers in Human Behaviour dergisinin Temmuz sayısında yayınlanacak yeni bir çalışmaya göre kendisini 'yalnız' olarak tanımlayan insanların yüzde 79'undan fazlası en sevdikleri kitap ve film gibi kişisel bilgilerini paylaşıyor.

Diğer kullanıcılar arasında ise bu oran yüzde 65'in altında.
Dahası, çalışmanın yazarları Yeslam Al-Saggaf ve Sharon Neilson'a göre 'yalnız' kullanıcıların yaklaşık yüzde 98'i ilişki durumunun görünürlüğünü yalnızca arkadaşlar ile kısıtlamak yerine 'herkes' şeklinde ayarlıyor ve hatta ev adeslerini dahi paylaşıyor. Çalışma, yalnız olduklarını Facebook'ta belirtmeyen insanların ise daha çok din ve siyaset gibi konularda paylaşım yaptıklarını gösterdi.
Al-Saggaf konu hakkında, "Yalnız hisseden kişilerin bu tip bilgileri paylaşması normal. Diğer insanların kendileri ile iletişime geçmesini kolaylaştırmak istiyorlar ki bu durum, yalnızlık hissinin üstesinden gelmelerine de yardımcı olabilir," diye konuştu. Ancak 2010'da yayınlanan bir rapora göre sosyal ağlara aşırı derecede bağımlı olmak bazı doktorların 'Facebook Depresyonu' olarak adlandırdığı bir rahatsızlığa neden olabiliyor.
Eski bir lise öğretmeni olan 45 yaşındaki Rich DeNagel, depresif hissetmesine neden olduğu gerekçesiyle birkaç ay Facebook hesabını kapattığını söyledi. "Facebook'un çoğunlukla yalnız bir deneyim olduğunu düşünüyorum. İnsanların zor zamanlardan geçtiklerine dair bir paylaşım yaptıklarını pek göremezsiniz," diyen DeNagel sözlerine, "Her şeyin harika olduğunu göstermeniz için büyük bir sosyal baskı var. Hiç bitmeyen bir ilginç, entelektüel ve kendinize özgü olduğunuzu gösterme ve dünyaya bir şey ispatlamaya çalışma macerası. Kendiniz olamıyorsunuz," diye devam etti.
Al-Saggaf ile Neilson'ın araştırması Facebook'ta aşırı derecede paylaşımda bulunmakla duygusal sıkıntıları ilişkilendiren ilk çalışma değil. 2012 yılında California State Üniversitesi profesörü Larry Rosen 800 Facebook kullanıcısı ile yaptığı çalışmada katılımcılara bir dizi psikolojik soruna ilişkin bazı testler uyguladı. Çalışma sonucunda Facebook'ta diğer kişilerin aktivitelerini sıklıkla 'beğenen' kişilerin 'mani' ve 'kompülsif' semptomları gösterme ihtimalinin oldukça yüksek olduğu görülmüştü.
Facebook ortamında sergilenen davranışlar yalnızlığın bir göstergesi olsa da yalnızlığa sebep olma ihtimali pek yok. New York Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimine devam eden ve Facebook'un büyük bir hayranı olan 48 yaşındaki Christopher Shea paylaşımlarının 'beğenilmesinin' kendini iyi hissettirdiğini söyledi: "Sanırım fark edilmiş olmak ve kendine güven duygusu ile bir ilgisi var. 'Beğeniler' gelmeye başladığında vücuttaki dopamin seviyesinde hafif bir yükseliş oluyorsa hiç şaşırmam." Facebook, utangaç kişiler için de iyi bir ortam: "Etkileşime geçmek için güvenli bir alan."
Genç Facebook kullanıcıları genellikle yaşı daha büyük olan kullanıcılara kıyasla daha fazla arkadaşa sahip. Pew Research Center araştırmasına göre yaşları 18-29 arasında değişen Facebook kullanıcılarının yaklaşık yüzde 27'sinin arkadaş sayısı 500'den fazla, yaşları 65 ve üstü olan kullanıcıların yüzde 72'nin arkadaş sayısı ise 100 ya da altında. Yetişkin Facebook kullanıcıları arasındaki ortalama arkadaş sayısı ise 338.
Facebook hesabındaki arkadaş sayısı 500'den fazla olan DeNagel, sosyal ağın insanlarla iletişimde kalmak açısından yararlı olduğunu savunsa da yine de paylaşımlarına ihtiyatlı yaklaşıyor: "Facebook, bana kendimi daha da yalnız hissettiriyor. Hergün selfie çekip, fotoğrafımı değiştirip, iç dünyamdaki düşüncelerimi insanlara söylemek istemiyorum."

21 Ağustos 2017 Pazartesi

İNSAN VE DAVRANIŞI


Psikoloji bilimi, bu bilimle ilgilenen insanları, davranışlarının nedenleri konusunda bilgilendirerek; bireyin hem kendisini hem de yaşadığı toplumu daha iyi tanımasına ve daha sağlıklı davranış modelleri geliştirmesine katkıda bulunmuştur.
        İnsanın basit davranışlarından daha üst düzeydeki karmaşık davranışlarına kadar bütün davranışlar, insan davranışlarının temellerini değişik açılardan inceleyen yaklaşım türleri (Nörobiyolojik Yaklaşım, Davranışsal Yaklaşım, Bilişsel Yaklaşım, Psikoanalitik Yaklaşım, Fenomenolojik Yaklaşım) tarafından açıklanmaya çalışılmıştır.
İnsan davranışlarının değişik yönleri psikoloji alanlarının gelişmesine olanak sağlamıştır. İnsan davranışları bu psikoloji alanları içinde yapılan çalışmalarla izah edilmiştir. Yine insan davranışlarıyla alakalı psikolojinin kullanmış olduğu araştırma yöntemleri detaylı bir şekilde verilmiştir.
Yazar psikoloji biliminin kavram ve süreçlerini bilen kişilerin, kendi davranışları üzerinde daha düzenli gözlemler yapabileceğini; psikolojinin yöntemleri ve içeriği konusunda bilgisini geliştirmiş bir bireyin kendi davranışlarına; önyargılar, kalıplaşmış gelenek ve görenekler çerçevesinden değil de, bilimsel bir yaklaşımla bakacağını söylüyor. Bir toplumu arkasına alabilen ve kendi görüşleri çerçevesinde toplumu düzenleyen siyasal önderlerin, insan psikolojisiyle ilgili bazı temel kavram ve süreçleri iyi bildiğine vurgu yapıyor.
İnsan davranışlarını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Sinir sistemi ve iç salgı bezlerinin yapı ve işleyişi de insan davranışlarını etkileyen faktörlerdendir. Bundan dolayı sinir hücrelerinin temel yapılarının ve işleyişinin bilinmesi; beynin kaç bölümden oluştuğunun, yapısının ve işleyişinin bilinmesi, insan davranışları ile ilgili bizlere daha sağlıklı değerlendirme imkanı sağlayacak ve insan davranışlarını anlamlandırma açısından bizleri daha bilinçli bir duruma getirecektir.
Kalıtım ve çevrede insan davranışını etkileyen faktörlerin arasındadır. İnsan davranışlarında anne ve babadan gelen genlerin belirleyici olduğunu söyleyen psikologların yanında, çevrenin belirleyici olduğunu söyleyen psikologlar da bulunmaktadır.
Duyular ve algılar da insan davranışlarında etkilidir. Duyusal süreçlerden sonra algıların geldiği söylenmiş ve duyusal süreçler ile algılar arasında çok kısa bir zaman farkı olduğu dile getirilmiştir. Bu kısa farktan dolayı duyum ve algının aynı anda olduğu zannedilmektedir. Duyular, duyuların yapıları ve işleyişi, algılar ve algıların günlük yaşantımıza etkileri detaylı olarak anlatılmıştır.
Davranışların öğrenilmesinde, öğrenme kavramı çağrışımlı öğrenme ve bilişsel (zihinsel) öğrenme olarak iki temel grupta incelenmiştir. Çağrışımlı öğrenme klasik koşullanma ve edimsel koşullanmadır.  Klasik koşullanma ve edimsel koşullanma alt kavramlarıyla detaylı olarak açıklanmıştır. Klasik koşullanmada koşullu uyarıcı, koşullu tepki, doğal uyarıcı, doğal tepki, kazanma, sönme, genelleme, ayırt etme; edimsel koşullanmada pekiştirme kavramı, pekiştirme tarifeleri alt başlıklar halinde açıklanmıştır.
Cezanın öğrenmedeki rolü ve gelişigüzel verilen cezaların sakıncaları üzerinde durularak; bilinçli olarak cezalandırmanın olumlu etkilerine değinilmiştir.
            Öğrenilen davranışların saklandığı bellek türleri kısa süreli ve uzun süreli belek olarak sınıflandırılmıştır. Belleğin kodlama, depolama ve ara-bul geriye getir aşamaları açıklanmıştır. Kısa süreli belleğin depolama kapasitesi alt ve üst sınırlarıyla verilmiştir. Uzun süreli bellekteki bilgiler kullanılarak kısa süreli bellekteki bilgilerin daha anlamlı bilgi grupları halinde toparlanmasının (kümeleme), kısa süreli belleğin kapasitesinin arttırılmasında tek yol olduğu gerçeğine vurgu yapılmıştır.
Güdülenmenin ve heyecanın insan davranışları üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Güdü, dürtü ve gereksinme (ihtiyaç) kavramları açıklanarak, insan ve hayvan davranışlarının temelinde yatan neden olarak güdüler gösterilmiştir. Güdülenme konusunda birbirinden farklı yaklaşımlar ana hatlarıyla ele alınmıştır. (Dürtü Kuramı, Özendirici Uyarıcı Kuramı, Optimal Düzeyde Uyarılma Kuramı, İçgüdü Kuramı) Yine Abraham Maslow’un insan güdülerinin pramidi üzerinde durularak, bu pramitteki güdüler arasındaki basamaklara dikkat çekilmiştir. Bu pramide göre alt düzeydeki güdüler doyuma ulaşmadan,  birey üst düzeydeki güdülere hazır hale gelememektedir.
Güdüler  “I. Açlık, susuzluk  ve cinsiyet gibi biyolojik güdüler, II. Duyumsal uyarım için güdülenme, III. Karmaşık insan gereksinimleri” olarak üç grupta incelenmiştir.
Yazar; Veroff, Depner, Kulka ve Douvan(1980)’ ın  iki farklı gurubun 1957’de ve 1976’da gereksinim ölçülerini almasını ve gereksinim ölçülerinin sonuçlarına  göre erkeklerde ve bayanlarda meydana gelen  gereksinim değişikliklerini bilgi olarak paylaşmıştır.
Bu araştırmadan yola çıkarak yazar, “Bu tür araştırmalar Türkiye’ de yapılırsa, büyük bir sosyal ve ekonomik değişim içine girmiş olan ülkemizde de, zaman içinde bazı gereksinimlerin öneminin değiştiği ortaya çıkar. Böyle bir araştırmadan ne gibi sonuçlar elde edilir? Kişisel tahminim şudur: Türkiye’de insan ve aile ilişkilerine, yardımlaşmaya verilen önemde zamanla bir azalma olacak, para ve mevki birinci plana geçecektir; değişmeler önce büyük şehirlerde başlayacak ve süratle kasaba ve köy yerleşim yerlerine dağılacaktır. Bu değişmeler, hem erkek, hem de kadınları etkileyecektir.” demiştir.
Aslında gereksinimlerin öneminin değişimi, Türk toplumunun kendi değerlerini (dini değerler ve dine uygun, örf ve adetler ) bırakarak, modernleşme adına, batılı değerleri hoyratça yaşama özentisi sonucu meydana gelmiştir. Eğer Türk toplumu kendi değerlerine sahip çıkarak, değerlerini diri tutarsa, yazarın determinist bir anlayışla ortaya koyduğu değişmeler vuku bulmayacaktır. Ama aksi bir yaşam tarzı yazarın tahmini doğrular nitelikte olacaktır.
Güdülerle ilgili açıklamalardan sonra, heyecanın günlük yaşamımızdaki önemi üzerine durulmuştur. Heyecan türleri, heyecan kuramları (James-Lange Kuramı, Cannon-Bard Kuramı, Bilişsel Kuram, Sosyobiyolojik Kuram), doğuştan getirdiğimiz ve sonradan öğrendiğimiz ifadeler, heyecanın sözsüz ifadesi, sözsüz iletişimin önemi, kaygı, kaygının nedenleri, kaygının insanda meydana getirdiği yarar ve zararlar, çatışma, çatışma türleri detaylarıyla açıklanmıştır.
Heyecanın sözsüz ifadesi üst başlıklı bölümde yazar “ Sosyal ortamda yer alan insan ilişkileriyle ilgili olarak şu genellemeyi yapabiliriz: Birbiriyle etkileşim halinde bulunan kişiler, her yerde ve her zaman, hiç farkında olmadan, sözsüz mesajlara, sözlü mesajlardan, daha ağırlık verirler. Belki de bu insanın biyolojik evrimiyle ilgili bir yönüdür.  Dil, insan gelişiminde sonradan ortaya çıkmış bir iletişim aracıdır. İnsanlar, aynı hayvanlar gibi, uzun süre yaşamlarının devamını, sözsüz iletişime dayanarak gerçekleştirmişlerdir. Bu biyolojik alışkanlık halen etkisini sürdürmektedir.” demektedir.
Dini veriler bizlere ilk insan Adem’in (a.s.) konuşmayı bildiğini salık vermektedir. Dil sonradan ortaya çıkmış bir iletişim aracı değildir. Bilakis ilk insandan beri var olan bir iletişim aracıdır. İnsanlık, hiçbir dönemde, aynı hayvanlar gibi uzun süre yaşamlarının devamını, sözsüz iletişime dayanarak gerçekleştirmemiştir. Yazarın bu söylemi dinsel veriler çerçevesinde değerlendirildiğinde, geçerliliğini yitirmektedir.

Güdü ve kaygının dereceleriyle bireyin başarısı arasındaki ilişki, kaygı ve gerginlikle başa çıkma yolları (Bilinçli başa çıkma yolları, bilinçsiz başa çıkma yolları), engellenme, engellenme türleri ve engellenmeyle başa çıkma yolları da anlatılmıştır.
Genel olarak insan davranışları, Sigmund Freud’un Psikodinamik Yaklaşımı, Davranışçı Yaklaşım, Varoluşçu-İnsancıl Yaklaşım, Bilişsel Yaklaşım ve Biyolojik-Tıbbi Yaklaşım çerçevesinde izah edilmeye çalışılmıştır. Bu nedenle davranışları değerlendiren bu yaklaşımların genel olarak neler dediğine bakalım.
Çocuğa kötü davranma, boşanmanın çocuk ve ana-baba üzerindeki etkileri, erken yaşta anne olma, çocuğun cinsel rollerini öğrendikleri ortamın etkileri, orta yaş krizi gibi konular ele alınırken, bu konuların,  Türk toplumunda yaşanan örnekliklerle genişletilerek değerlendirilmesi gerektiğinin önemi ortaya çıkmıştır. Çünkü batı toplumundan verilen örnekliklerdeki insan yapısı ile Türk toplumunun insan yapısı birbirine benzememektedir. Türk toplumundaki insanların yaşam tarzları, yaşam tarzlarını belirleyen kültür ve dini inanışları ile batı insanınki birbirinden tamamen farklıdır.
Psikodinamik Yaklaşımın kusucusu olan Freud’un modern psikolojinin oluşumunda yadsınamaz bir etkisi görülmektedir. Freud psikolojinin yanında felsefe sanat ve günlük dili de etkilemiştir. Freud insan kişiliğini şu üç temel birime ayırmıştır: id,ego ve superego (üstben).
İd insanların kalıtımsal dürtü ve arzu kısmı olarak açıklanmıştır. Bu birim zevk ilkesine göre hareket eder. Hiç geciktirilmeden bütün isteklerinin hemen yerine getirilmesini ister. Ego ise İd’i denetim altında tutmaya çabalayan kişilik birimidir. Gerçek görevi İd’in arzu ve isteklerini gerçeklik ilkesine uyarak yerine getirmeye çalışır. Üst-ben toplum tarafından kabul görmüş doğru ve yanlış kararlardır. Ego, İd ve Üst-ben arasında kalmıştır. Hem İd’i memnun etmeye çalışır hem de Üst-ben tarafından azarlanmaktan kurtulmak ister. Yazar İd’in arzu, istek ve nefis, Ego’nun mantık ve entellekt, Üstben’in ise vicdan olarak düşünülürse daha iyi anlaşılacağını söylüyor.
Freud’e göre insan gelişimini Psikoseksüel ( Oral, Anal, Fallik ve Genital) aşamalardan geçerek tamamlar. Bireyin bu dönemlerden birinde bedeninin bir kısmına aşırı düşkünlüğü ve bu dönemlerdeki engellenmeler kişilik birimlerinde bozukluklara yol açar. Aşırı düşkünlük ve engellenmeler sonucu farkında olunmayan arzu, istek, dürtü, duygu ve düşünceler bilinçaltında depolanır. Freud bu bilinçaltına atılmış olan güdülerin ve bilinçaltındaki çelişkilerin insan davranışlarını etkileyen temel sebepler olduğunu söyler. Bu güdüler ve çelişkiler insanda kaygılara, fobilerin oluşmasına sebep olur. İnsanlardaki normal dışı davranışları,  kaygı bozukluklarını, düşünme ve davranış saplantılarını, bedendeki birtakım bozuklukları, psikozları, psikoseksüel bozuklukları, kişilik bozuklukları ve diğer insan davranışlarını Freud psikoseksüel aşamalarla açıklamaya çalışmıştır.
İnsanlardaki normal dışı davranışları Psikoanalitik terapiyle bilinçaltındaki çelişkileri bilinç düzeyine çıkarak çözüme ulaştırmaya çalışmıştır. Bu terapi yöntemi süresinin uzun olması (birkaç yıl boyunca haftada üç veya altı defa 50-60 dakika arasında ziyaretler şeklinde) ve getireceği maddi külfet nedeniyle eleştirilmiştir.
Freud insan gelişiminden tutunda davranışlarına kadar olan her şeyi insanın bu aşamaları ne kadar sağlıklı geçirip geçirmediğiyle ilişkilendiriyor. Yani bu aşamaları istenilen düzeyde gerçekleştiremeyen bir birey, artık bundan sonra nasıl olsa, istesem de kendimi değiştiremem, inceldiği yerden kopsun mantığıyla mı yaşamına devam etmeli? Halbuki  “insan” yaşamının her döneminde,  yaratıcının emir ve direktiflerine tam bir teslimiyet gösterip, bu direktifler çerçevesinde davranışlarını düzenleyerek, fıtratında bulunan güzelliklerin neşvünemasını sağlayabilir. Bu da insanı kişisel, davranışsal ve psikolojik olarak bozuk addedilen bütün sıkıntılardan kurtarır.
Davranışçı yaklaşımı benimseyen psikologlar da insan davranışlarının nedeninin ise insanın öğrenme tarihçesinde yattığını kabul ederler. Bu yaklaşıma göre öğrenme aşamasında pekiştirme ve cezalandırmanın, genelleme ve ayırt etmenin çok önemi vardır. Yeteri kadar ödüllendirilmeyen ve pekiştireç almayan insanlar duygusal bozukluklar ve çöküntüler yaşayabilir. Normal dışı davranışların da aynen diğer davranışlar gibi öğrenilmiş olduğu kabul edilir. Bu davranışların klasik, edimsel koşullanma ve sosyal öğrenme kuramlarıyla açıklanabileceğini ifade ederler.  Davranış bozukluklarını ortadan kaldırmak için davranışçı terapi uygulanır.
Varoluşçu-İnsancıl Yaklaşım’a göre birey arzu, istek ve gereksinimlerini tutarlı bir biçimde, kendi psikolojik gelişim ve büyüme yönünde ifade etmek ister. Bu ifadeler kendini bazen saldırganlık, bazen cinsellik, bazen de bağımsız olma biçiminde gösterir. Ne var ki bu ifadeler çoğu zaman çocuğun çevresi tarafından kabul edilmez ve çocuk değişik biçim ve şekillerde cezalandırılabilir. Bireyin bu şekilde engellenmesi onların farkında olma yeteneğini kaybetmesine yol açar. Farkında olma yeteneğini kaybeden kendini gerçekleştiremeyen bireylerde duygusal bozukluklar, birçok sıkıntılar oluşur. Bu yaklaşımı benimseyenler insan davranışlarındaki ve psikolojisindeki bozuklukları, kaygıları, birçok kişisel bozuklukları insanın farkındalığını yitirmesi ve kendini gerçekleştirememesine bağlar. Kişilerdeki davranışsal ve psikoljik bozuklukları varoluşçu-insancıl terapiyle çözmeye çalışırlar.
(Engin ATAMAN BLOGUNDAN  SEÇİLEREK ALINMIŞTIR)