İzleyiciler

1 Kasım 2017 Çarşamba

Telomer tedavisi nedir? Sertab Erener’in uyguladığı telomer tadavisi hakkında tüm merak edilenler! Nasıl uygulanır?

Sertab Erener'in uyguladığı telomer tedavisi nedir sorusu merak ediliyor. Tıptaki son teknolojileri takip eden Sertab Erener “Biyolojik Yaşı 40'ta Durdurmak ve Telomerler” başlıklı bir konuşma yapmıştı. Yaşlanmayı geciktiren telomer tedavisi nasıl uygulanır? Telomer nedir? İşte telomer tedavisi hakkında detaylar...

20:4030 Ekim 2017
Telomer tedavisi nedir? Sertab Erener’in uyguladığı telomer tadavisi hakkında tüm merak edilenler! Nasıl uygulanır?
Tıptaki son teknolojileri takip etmesi ve uygulamasıyla tanınan Sertab Erener, son olarak dünyada yalnızca birkaç kişinin uyguladığı telomer tedavisine başladı. Bu gelişmelerin ardından telomer nedir, telomer tedavisi nasıl yapılır sorularının yanıtı merak konusu oldu. Peki yaşlanmayı geciktiren ve ömrü uzatan telomer nedir, telomer tedavisi nasıl yapılır ve ne demek?
TELOMER NEDİR?
Ünlü sanatçı Sertap Erener’in 100 yaşına kadar yaşamak için başlattığı öne sürülen telomer tedavisi Nedir? Telomer ne anlama geliyor? Gazeteci Ayşe Arman, ünlü sanatçı Sertap Erener’in Telomer tedavisine başladığını yazmıştı. Söz konusu tedavinin amacı yaşlanmayı geciktirmek. Telomer, ökaryotik doğrusal kromozomların uçlarında bulunan, herhangi bir gen kodlamayan, özelleşmiş heterokromatin yapılarıdır. Telomerlerin varlığı, kromozomların uçlarının rastgele çift zincir DNA kırılmalarından koruyarak istenmeyen kromozom uçlarının birleşmesinden ya da kromozomu nükleolitik parçalanmadan korur. Kromozomların bu fiziksel korunmasının dışında, ökaryotik telomerleri, kromatin organizasyonu, kromozomların replikasyonu ve hücre çoğalması gibi önemli hücresel görevleri vardır.
Telomer, ökaryotik doğrusal kromozomların uçlarında bulunan, herhangi bir gen kodlamayan, özelleşmiş heterokromatin yapılarıdır. Telomerlerin varlığı, kromozomların uçlarının rastgele çift zincir DNA kırılmalarından koruyarak istenmeyen kromozom uçlarının birleşmesinden ya da kromozomu nükleolitik parçalanmadan korur. Kromozomların bu fiziksel korunmasının dışında, ökaryotik telomerleri, kromatin organizasyonu, kromozomların replikasyonu ve hücre çoğalması gibi önemli hücresel görevleri vardır.
Memeli telomerleri, canlı türüne, hücre türüne ve genetik geçmişe bağlı olarak 1–50 kb telomerik DNA’ya sahip olabilir. İnsan telomerleri, üreme hücrelerinde 10–15 kb'dır, fakat bazı somatik hücrelerde ve genellikle kanser hücrelerinde daha kısadır. Bu uç diziler çok iyi korunmuşlardır.
TELOMERLER VE HÜCRE YAŞLANMASI
İnsan telomerleri, kromozomun uç bölgesinde bulunan ve çift iplikli arka arkaya tekrarlanan 3' TTAGGG hekzanükleotid dizisinden oluşurlar. Bu hekzanükleotid dizileri, kement şeklinde ilmik oluşturan (T-loop) 100–200 nükleotitlik G-zengini (G-kuyruğu) sarkan 3' tek iplikli TTAGGG dizisiyle sonlanırlar
Telomerler her hücre döngüsünde ortalama 50–150 baz çifti azalır. Bu telomer kısalması sonuçta, hücre bölünme sayısını kısıtlar. Son zamanlarda yapılan gözlemler, telomerlerin düzenlenmesinin birçok ökaryotik hücrenin hücre döngüsünde önemli bir etken olduğunu ortaya koymuştur . Telomerik birleşmeler, mitoz sırasında kırılan disentrik kromozomların oluşmasına sebep olarak kromozom köprülerinin, kırıklarının ve birleşmelerin oluşmasını sağlarlar. Sonuçta hayatta kalan hücrelerin genomlarında değişiklikler olur. Fonksiyonel olmayan kromozom uçları ve genomdaki dengesizlik ayrıca telomer uzunluğunda değişiklik olmasına sebep olur. Bu da, hücre yaşlanması kontrolünde hızlanmaya ya da gecikmeye sebep olur. Bu yüzden fonksiyonel olmayan telomerler, genetik bilginin kaybolmasına, yeniden düzenlenmesine ya da dengesinin kaybolmasına sebep olur. Bu genomik değişiklikler de sonuçta hem kansere hem de fenotipin yaşlanmasına sebep olur .
Hücre bölünmesinin devamlılığını sağlamak için üreme hücrelerinde, klonal gelişme gösteren lenfositlerde ve ölümsüz kanser hücrelerinde telomerlerin korunması gerekmektedir. Telomer uzunluğunun korunmasını sağlayan en bilinen yöntem, telomerlerin de novo olarak üretilmesi ve telomeri kapaması için telomerazın verilmesidir.
“AMERİKA'DA 3 AMELİYAT OLDUM”
Sertab Erener, bir erkinliğe konuk oldu. Four Seasons Bosphorus Hotel’de gerçekleşen organizasyonda, “Biyolojik Yaşı 40’ta Durdurmak ve Telomerler” başlıklı bir konuşma yapan Erener, çocukluk yıllarında kalın bağırsağıyla ilgili bir rahatsızlık geçirdiğini ve 25 yıl boyunca ülseratif kolit hastalığıyla yaşadığını söyledi.
Hastalıkla mücadele ederek, sanat hayatından vazgeçmediğini belirten Erener, “Amerika’da 1 yıl içinde 3 ameliyat geçirdim. Kolay bir şey değildi. Adaptasyon dönemi çok daha farklıydı” diye konuştu. Erener, tedavi sürecinde de zorlu bir dönem geçirdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Bu süreç içerisinde iki albüm kaydettim, konserlerime devam ettim. Ondan önce başka bir hastalığımda da çalışmalarıma devam ediyordum ve baktım ki benim en değerli karakter özelliğim savaşçı ruhum. Yani yenilmiyorum ben. Bir şekilde kendimi tedavi edip, hayata devam etmek istiyorum. Müzik burada çok etkili, çok sevdiğim bir şeyi yaptığım için herhalde. Hep sahneye çıkmaya, konserlere gitmeye, şarkılar yazmaya ve söylemeye devam ettim.”
‘HAYATI ALGILAMA FARKINDALIĞIMI DEĞİŞTİRDİM'
Tedavi sonrasında ruhsal olarak da değişmeye karar verdiğini ve bu değişime yogadan başladığını kaydeden Erener, “Siz ne hayal ederseniz, ne düşünmeye başlarsanız sizin etrafınızda hayat öyle organize olmaya başlıyor. Hayat böyle bir şey ve birçok insanla tanıştım. Doktorlardan tutun, yoga hocasına kadar. Oradan Çin, Tayland seyahatlar, içsel çatışmalar ve meditasyon, bütün bunlar tabi beni başkalaştırdı. Hayata bakışım değişti. Hayatı algılama farkındalığımı değiştirdim ve hala değiştiriyorum” ifadelerini kullandı.
“KENDİ KENDİMİZİ YAŞLANDIRIYORUZ”
Erener, sağlıklı ve uzun bir ömür için haftanın 3-4 günü spor yapılması gerektiğine dikkati çekerek, “Kalbinizi 140 atışlara çıkaran bir şeyler yapmanız lazım. Yani o teri atacaksınız, hormanlarınız iyi çalışacak. Yaşlanmayı biz seçiyoruz. Biz kendi kendimizi yaşlandırıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Devletten sosyal yardım alan hane sayısı, 2 yılda 150.000 arttı. 2014’te 3.005.898 haneye bedava kömür ve gıda yardımı yapılırken, 2016’da yardım yapılan hane sayısı 3.154.069’a çıktı.
Aile Bakanlığı, 2014'te 22.9 milyar lira olan sosyal yardım faturasının 2016'da 32 milyar lira olduğunu da açıkladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, CHP Giresun Milletvekili Yener Bektaşoğlu'nun sosyal yardımlarla ilgili soru önergesini yanıtladı.
'32 MİLYAR TL HARCANDI'
Sözcü'den Ali Ekber Ertürk'ün haberine göre, Kaya, ‘'Bakanlığımız tarafından doğrudan ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığı ile, çeşitli sosyal yardım faaliyetleri yürütülmektedir. Bu çerçevede yürütülen sosyal yardım programlarından 2016 yılında ülkemiz genelinde 3.154.069 hanede yaşayan vatandaşlarımız faydalanmıştır. Ülkemizde 2016 yılında, belediyeler de dahil edildiğinde, kamu kaynakları ile 32 milyar TL tutarında sosyal yardım harcaması yapılmıştır" dedi.
'ADİL OLUNMALI'
CHP Giresun Milletvekili Yener Bektaşoğlu ise, dar gelirli ya da yoksul vatandaşlara yönelik yapılan yardımların, sosyal devlet olmanın gereği olduğunu kaydetti.
Bektaşoğlu, "Ancak bu sosyal yardımların, yurttaşlarımızın çalışma hayatına ve üretime katılmalarını engelleyici bir unsur olmaktan çıkarılması ve ayrıca yardımlara bağımlı olarak varlığını sürdüren bir kitlenin, sürekli olarak sayılarının artmasının önüne geçilmelidir" dedi. Bektaşoğlu, yardımların adil şekilde dağıtılması için yardımları alanların şartlarının doğru ve gerçekçi biçimde yeniden belirlenmesi gerektiğini de vurguladı.

29 Eylül 2017 Cuma

Bilim insanları, kilo almadaki en büyük iki etkeni tespit etti

Brezilya’daki Campinas Üniversitesi’nden bilim insanları, kilo almaya neden olan iki etkeni keşfetti. Bu etkenler, bağırsak florasındaki bakterilerin değişmesi ve beynin hipotalamus isimli bölgesindeki bir grup nöronun ölmesi olarak sıralandı.
Dünyadaki obezite tehlikesi her geçen gün artarken, Campinas Üniversitesi’nden bilim insanları, kilo almaya önemli ölçüde etki eden iki etkeni tespit etti.
Yalnız yemek yiyen yaşlı erkekler sosyal olan yaşıtlarına göre daha erken ölüyor
© AP PHOTO/ CZAREK SOKOLOWSKİ
EurokAlert sitesinde yayınlanan makaleye göre, bu etkenlerden birinin bağırsak florasındaki bakteri profilinin değişmesi olduğu saptandı. 2005-2007 yılları arasında yapılan incelemelerde obezlerde yiyeceklerden alınan besinlerin sindirimini sağlayan belirli bir grup mikroorganizma olduğu gözlendi. Yani, bir elma, obez bir insan için normal birine göre daha fazla kilo aldırabiliyor.
Bir başka etkenin de beynin hipotalamus bölgesindeki bazı nöronların ölmesi olduğu belirtildi. POMC nöronları olarak bilinen bu nöronlar, vücuda ne zaman yemek yemeyi durdurması ve yeterli enerji olup olmadığı konusunda haber veriyor. Bu nöronlar kaybedildikçe, kişideki yağ ve şeker oranı yüksek yiyecekler tüketme oranı artıyor. Sonuç olarak da metabolizma yavaşlıyor ve edinilen enerjinin çoğu vücutta depolanıyor.
Bilim insanları, şimdi de dengesiz beslenme nedeniyle kaybedilen bu nöronların nasıl kazanılabileceğini araştırmayı planlıyor

22 Eylül 2017 Cuma

GÜNDE BİR KADEH, FAYDALI MI ZARARLI MI?

  • GÜNDE BİR KADEH, FAYDALI MI ZARARLI MI?
Alkol kullanıyor musunuz diye sorduğum hastalarımdan aldığım cevaplardan anladığıma göre “miktar” konusunda hepimiz farklı düşünüyoruz. “Sosyal kullanım” deyince benim aklıma gelen düzenli bir periyodu olmaksızın –sadece bir vesileyle- doğum günü, düğün gibi kutlamalarda veya birkaç ayda bir, iki üç dubleyi aşmayan miktarda alkol almaktır ve bu miktarda alkol kullanımının zarardan ziyade faydası vardır; muhabbeti, sosyalleşmeyi artırır, neşelenir, gevşersiniz. Buna karşılık düzenli alkol kullanmaya geçince iş değişir, miktar az da olsa sağlık riski başlar. 
Günde bir bardak şarap, bir bira veya bir kadeh sert içki -örneğin rakı- içenlerin “az miktarda alkol” aldıkları kabul edilir. Bu kişilerin gelecek yıllar içinde dozu artırmayacaklarının garantisi (kendileri kabul etmeseler de) yoktur. Bir kişi haftada sadece iki gün de olsa -örneğin sadece hafta sonları- düzenli alkol alıyorsa (her seferinde bir iki kadeh de olsa) “alkolizme giden trene binmiş” demektir. Az miktarda da olsa “düzenli” alkol kullanımına karşı olmamın en büyük nedeni bu kişilerin zamanla miktarı artırma ihtimalleri olmasıdır. Aynı risk seyrek aralıklarla ancak fazla miktarda alkol alanlar için de söz konusudur. Meslek hayatım boyunca çok alkolik hasta gördüğümden ve tedavisinin ne kadar zor olduğunu bildiğimden dolayı düzenli alkol kullananlar (sadece hafta sonları olsa bile) beni hep korkutmuştur. 
Alkolün etkisi kişiden kişiye değişir
Alkolün bizi nasıl etkileyeceği genetik yapımızla yakından ilişkilidir. Alkol her vücutta aynı şekilde metabolize olmaz. İki kadehin Ali’yi sarhoş etmesi, Veli’nin bir şişeye bana mısın dememesinin nedeni budur. Aynı nedenle alkolün bulantı, yüzde kızarıklık, sarhoş edici etkisi de kişiden kişiye değişir. Bazılarının uykusunu getirirken bazılarına canlılık verir. Özetle alkolün olumlu/olumsuz etkisi kişiden kişiye büyük farklılık gösterir. Etkisi kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte günde iki birimden fazla (iki bira, iki bardak şarap, iki kadeh sert içki) düzenli içki kullanımı uzun vadede –kendileri farkında olmasalar, görmezden gelseler de- “kesinlikle” sağlığı olumsuz etkiler. 
Alkol kanser riskini artırır
Düzenli alkol kullanımı, miktar az da olsa bazı kanserlerin görülme sıklığını artırır: ağız-boğaz, yemek borusu, larinks, mide, meme kanseri, karaciğer kanseri ve kalın bağırsak kanseri.  Günde bir bira veya bir bardak şarabın düzenli olarak tüketilmesi bağırsak kanseri riskini % 10 artırır. Günde 30 gramdan fazla alanlarda risk % 25’e çıkar. Aralık 2009 da yapılan San Antonio Meme Kanseri Sempozyumu’nda Alkolün meme kanseri riskini artırdığı, kanser tanısından sonra alkol almaya devam edenlerde kanserin tekrar etme riskinin daha yüksek olduğu açıklandı. (Doktorlar zararlı etki açısından alkolün cinsinin bir önemi olmadığını buna karşılık miktarın önemli olduğunu belirtiyorlar.) Meme kanseri tanısı konulduktan sonra haftada üç kadeh alkol alanlarda hiç içmeyenlere kıyasla % 34 daha fazla nüks görülüyor. Haftada üç kadehten fazla içmek ise meme kanserinden ölüm riskini % 51 artırıyor.   
Alkol bazı kişilerde (herkeste değil) kalp krizi riskini azaltır
Alkolün kalp sağlığını olumlu etkilediğine dair pek çok yayın var (1). 97.432 kişinin 10 yıl takip edildiği bir Japon çalışmasında az miktarda (günde 23 gramdan az) alkolün ölüm riskini % 12-20 oranında azalttığı gösterilmiştir (2). Buna karşılık bu sene (2015) yayınlanan bir makalede 50 den fazla çalışmadaki toplam 260 bin kişiyi inceleyen araştırmacılar az miktar da olsa alkol kullanma alışkanlığını bırakanların bırakmayanlara göre daha sağlıklı ve daha uzun yaşadıklarını gösterdiler (1). Alkolün kalp krizi riskini azalttığına dair kuvvetli yayınlar olsa da “kalbe iyi geliyor” diye düzenli alkol kullanmak doğru değildir. Bunun nedeni yukarıda söylediğim gibi zamanla kullanım miktarının artması riskidir. Alkol kullanımı arttıkça ventriküler taşikardi, atrial fibrilasyon gibi aritmiler ve kardiyomyopati dediğimiz kalp kası hastalığı riski artar.  
Alkol alerjiyi tetikler
Karikatüristler alkol alanları çizerken burnunu kırmızı yapar, ucuna da düşmek üzere olan bir damla kondururlar. Experimental Allergy dergisinde yayınlanan bir çalışma bu çizimlerin pek de yanlış olmadığını gösterdi; günde iki bardak şarap içenlerde saman nezlesi gibi alerjik reaksiyonların görünme riski iki misli artıyor. Bu yüzden bahar alerjisinden (sabah hapşırıkları, burun akıntısı,  göz yaşarması) şikâyetçi olanların her gün alkol almamaya dikkat etmesi gerekir. Bira, şarap ve likör gibi içkiler, mayalanma sürecinde mantar ve bakterilerden faydalanıldığı için histamin içerirler. (Alerjiyi tetikleyen histamin yalnız alkolde değil peynir, ekmek gibi mayalı yiyeceklerde de bulunur.) Bira ve şarap, histamin dışında gene alerjik olduğu bilinen sülfitler de içerir. Daha önce İsviçre'de yapılan bir başka çalışma da düzenli alkol alanlarda burun akıntısı, hapşırık, üst solunum yolu enfeksiyonları ve astım ataklarının daha sık görüldüğünü göstermişti. Bilginiz olsun alerji yapıcı etki açısından en kötüsü şaraptır. Nedeni bilinmiyor ama alerjik etki kadınlarda erkeklere göre iki misli daha fazla ve daha çok düzenli alkol kullananlarda görülüyor.
Dostlarım, alkol tüketimini yukarıda tanımladığım “sosyal içicilik” düzeyinde tutmanız en iyisidir, alkolü çok seviyorsanız iki “ASLA” ya dikkat ederek riskinizi azaltabilirsiniz. 
1-ASLA haftanın üç gününden fazla içmeyin (İçmediğiniz günler içtiğiniz günlerden fazla olsun).
2-ASLA bir seferde iki bardağı, iki dubleyi geçmeyin.
(Dr. Murat Kınıkoğlu'nun aynı adla makalesinden)
 
(1) Goldberg IJ, Mosca L, Piano MR, Fisher EA. AHA Science Advisory: Wine and your heart: a science advisory for healthcare professionals from the Nutrition Committee, Council on Epidemiology and Prevention, and Council on Cardiovascular Nursing of the American Heart Association. Circulation. 2001; 103:472–5.
(2) Lin Y, Kikuchi S, Tamakoshi A, et al. Alcohol consumption and mortality among middle-aged and elderly Japanese men and women. Ann Epidemiol. 2005; 15:590-97.
(3) http:// ww.medicinenet.com/script/main/art.asp?articlekey=179454&ecd=mnl_day_071114

16 Eylül 2017 Cumartesi


PSİKOLOJİ  ALT DALLARI
1. Klinik psikoloji
Klinik psikoloji en geniş uzmanlık dalıdır. Bu uzmanlar halk arasında psikolog tanımına en uygun düşen grubu oluşturur. Ruhsal bozukluklara tanı koyar ve psikoterapi yöntemi ile tedavi eder.
Birçok kişi psikolog ile psikiyatristi karıştırır. İkisi arasındaki en belirgin fark şudur: Psikiyatrist tıp fakültesini bitirip tıp doktoru (M.D.) ünvanını aldıktan sonra, 4 yıl psikiyatri uzmanlık eğitimi görür. Klinik psikolog ise doktora yapınca bilim doktoru (Ph.D.) ünvanı alır; tıp eğitimi olmadığı için tıbbi tedavi (ilaç, ameliyat, EKT gibi) uygulayamaz. Ayrıca bir hastayı ancak bir psikiyatrist hastaneye yatırabilir.

2. Rehberlik ve Danışmanlık psikolojisi
Klinik psikologa göre daha hafif sorunları olan kişilerle uğraşır. Mesleki ve akademik sorunları olanlara danışmanlık eder.

3. Okul ve eğitim psikolojisi
Öğrencilerin okulla ilgili sorunlarının yanı sıra daha etkili bir öğrenmenin nasıl yapılabileceğini araştırır.

4. Kişilik psikolojisi ve sosyal psikoloji
Kişilik psikologları bireylerin kendine özgü duygu, düşünce ve davranışları ile ilgilenir; kişiliğin nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışır. Sosyal psikologlar ise grup-içi etkileşimleri ve davranış üzerindeki toplumsal etkileri inceler.

5. Gelişim psikolojisi
Döllenmeden erişkinliğe kadar yaşa bağlı olan davranış değişikliklerini inceler; konuşmanın, akademik becerilerin gelişimi gibi.

6. Psikometrik psikoloji
Psikolojik ölçme bilimi anlamına gelir. Yeni testler, istatistiksel yöntemler geliştirir. Diğer psikoloji dallarına hizmet verir.

7. Endüstri psikolojisi
Meslek için insan yetiştirme; kişiler ve kurumlar arası iletişim, üretimde verimlilik gibi konularla ilgilenir.
Araç ve gereçlerin insanların kolayca kullanıp işletebilecekleri biçimde düzenlenmesi ise “mühendislik psikolojisi” nin alanına girer.

8. Deneysel psikoloji
Algı, öğrenme, bellek, duygu ve davranışların fizyolojik temellerini araştırır. Çevre koşullarının ve uyarıcıların davranışı nasıl etkilediğini inceler.

9. Fizyolojik psikoloji
Biyolojik süreçler ile davranış arasındaki ilişkiyi inceler. Psikofarmakoloji bunun bir alt dalıdır.

10. Bilişsel psikoloji
1960’lardan sonra ortaya çıkan bilişsel (cognitive) psikoloji, algılama, bellek ve düşünme gibi zihinsel süreçleri inceler; bireyin kendini ve fiziksel-toplumsal çevreyi algılama biçimi, inançları ve tutumları üzerinde durur (Kültürel farklılıkların davranış üzerine etkisi gibi).

11. Adli tıp psikolojisi
Yasaların yapımı ve uygulanması, hapishane koşulları, cezaların ıslah edici niteliği gibi konularla ilgilidir.

12. Çevre (ecological) psikolojisi
Bireyin ve grubun davranışlarını etkileyen çevresel değişkenleri inceler (iklim, ısı, renk, ışık gibi).

13. Sağlık psikolojisi
Günümüzde geleneksel tıbbın medikal modelinin yerini çağdaş tıbbın biyo-psiko-sosyal modeli almaktadır. Sağlık psikolojisi biyopsikososyal modelin bir bölümünü oluşturur; amacı “sağlıklı yaşam” kalitesini yükseltmektir.

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Facebook Kullanıcı Tipleri



  İlk başlarda (ben dahil) hemen hemen herkes bu siteyi yıllardır görmediği arkadaşlarını vs.. bulmak için kullanmaya başlamıştı.  Daha sonra msn devrini kapattı ve insanların google'dan sonra en sık kullandığı web sitesi haline geldi.  Bu resmi açıklamalardan sonra konuya girelim.. Mark Zuckerbeg öyle bir buluş yaptı ki bu sitede herkes kullanıcı olabiliyor.. Bu yazımda görmüş olduğum bazı kullanıcı tiplerinden bahsetmek istiyorum..



1-) Bir büyüğümüz...

  Genelde akrabadır o, ya da bir komşu.. elinde büyümüşsündür.. birlikte bazen yemeğe gidersin.. çeşitli ortamlara girersin, maçları izlersin falan.. kıramazsın, kıyamazsında.. seversin sevmesine.. ama bu lanet sosyal alemde öyle yersiz şeyler yaparlar ki..

  İlk örnek: Adam Cambridge Üniversitesinde eğitime gitmiştir. Dünyaca ünlü profesörlerden eğitim almıştır ve almış olduğu bu eğitimle ilgili bir foto koymuştur. Altına yerli ve yabancı bütün akademik alanda çalışan tanıdıkları bir şeyler yazmıştır. Hatta bazı mesleki tartışmalar bile olmuştur. En altta da Mahallenin Asım Abisi (bkz fotodaki abimiz) şu yorumu çakmıştır, 'Lan hüso o sağdaki Rus mu? ulan ulaan hayat sana güzel kerata'.. ya da üst komşu Melahat abla şu yorumu yazmıştır 'Ayy ablacığım orada hava soğuk duruyo sana giderken aldığım içliklerden giy kuzuuum, ablasının bitanesiii'.. 

Ve daha niceleri.. Çok güzel yabancı bir şarkı bulmuşsundur, şarkıyı beğendiğin için paylaşmak istemişsindir. Lakin klipte her zamanki gibi yersiz görüntüler bulunmaktadır. Hemen oradan mahallemizin bakkalı Mithat abi 'yav hüso cumalarda kazandığın bonusları bunları izleyerek mi harcıyon yeğeenim' diye yorumu yapıştırır.. 



2-) Kanka kızlar.. 
 Herkesin listesinde en az 4-5 tane vardır. Bu tiplerin tüm arkadaşları kızdır. Paylaşımlarının yarısı feminist olduklarını gösterir. Yarısı da doğru aşkı bulamadıklarını gösterir. Bu tiplerin kesinlikle birbiriyle ilişkisi vardır. Yani ilişki durumlarında Aslı ve Ecem 'in bir ilişkisi var yazar. Bu tiplerin aile bilgilerinde 10 15 kişi vardır. Bütün kızlar bunların kardeşidir. Bu tiplerin profil/kapak fotolarında en az 1 tane (içerisinde onlarca fotoğrafın olduğu ve bu fotolarda 'kanka gruplarının' bireyleri bulunmaktadır. Özlem Sinem İzel adında albümleri vardır. Hatta her paylaşımlarında ÖSİ (isimlerinin baş harfi) kelimesini vurgularlar. Sevgililer gününde falan birbirilerine hediye alıp bunları facete paylaşırlar. Bunların en az bir tane (kadrajta 4 çift converse ayakkabının olduğu) fotoları vardır..

3-) Evli, çocuklu nispeten genç ev hanımları..
  Tabi ki %100'ü aynı değil, ama genellikle öyledir.  Bugüne kadar saaaadece şanssızlıklarından dolayı iş sahibi olamadıklarını, aslında çok zeki olduklarını, hangi meslek olursa olsun çok çabuk bir şekilde işi kapıp kariyer yapabileceklerini sanan.. Günlerinin 16 saatini facebookta geçirenlerden bahsediyorum. Sahip oldukları özgüven dehşettir. Lakin buna rağmen bir şeyin ucundan tutmamak için de bahaneleri sonsuzdur. Bu tiplerin de kendileri gibi kankaları vardır. Her dakika birbirlerini etiketleyip altına 165 tane yorum yazarlar. Sıçsalar paylaşırlar, tuvalete gitseler etiketlerler.. hayatları facebook olmuştur. Paylaştıkları herşeyin beğenilmesini isterler. Beğenilmeyen paylaşımlar onlar için hakarettir. Beğeni yarışına girerler. Eğer beğenmezseniz alınırlar haa.. Bunların kanka grubu vardır. Grupta herhangi biri küfür bile etse beğenirler. Açılmayan video paylaşsa bile beğenirler. Koydukları bütün fotolara (gerçekte hiiiç alakası olmasa bile) 'ay canııım burada da çoook güzelsin, giderek gençleşiyorsun' yazıp birbirlerini gaza getirirler. Aa o özgüveni nereden kazandıklarını buldum.. Sabahtan akşama kadar mesai kavramı içerisinde geçen facebook gününü bu seferde sanal alemde takıldıkları kankalarını telefonla arayıp günün kritiğini yapıp günü bitirirler. Bu tipler yemek yaparken, yolda yürürken, çocuğa mama verirken bile bir yandan facebook'a bakarlar. Duşta geçirdikleri süre içerisinde kalpten giderler, kafalarında n tane soru olur 'Acaba Behiye benim yorumuma ne yazdı?, Selma o şarkıyı paylaştığında 4 beğeni gelmişti, ben 2 saat önce paylaştım acaba kaç beğeni oldu?, Duştan çıkınca markete gidecem, marketin 3 km uzağında XXX AVM var kendimi orada olarak etiketlerim millet benim ne kadar sosyal olduğumu görür, havam artar..'..
Ayrıca bu tipler evde ne yaparlarsa yapsınlar hemen resmini çekip paylaşırlar. Özellikle gıdasal ürünleri.. Evde bir pasta mı yapıldı, bir sofra mı kuruldu.. aman daha sıcakken resmini çekeyim derler.. Ve o resim hemen paylaşılır, düşmanlar çatlatılır. 2 gün önce Hande'nin koyduğu sofra fotosunda alınan beğenilerin üstüne çıkmak hedeflenir..
Bir de böyle tiplerin genelde İş bilgilerinde Kafası Her Konu'da çalışıyor,  Sınava Bir Gün Kaldığın'da çalışıyor gibi salak espriler barındıran yazılar olur. Eğitim bilgilerinde standart 'Hayat Üniversitesi' konusuna hiç girmiyorum.. Neyse diğer tiplere girelim..


4-)  Muhalefet liderinden daha muhalefetler..

Bu tipler Mark abimizin kurmuş olduğu bu web sitesini saadece siyasi amaçları doğrultusunda kullanırlar. Adam sabah uyanır, daha evde kimsenin yüzünü görmemiştir, yüzünü bile yıkamamıştır. Yatağından kalkmamıştır. Telefondan facebook'a girer ve hemen hükümet karşıtı gördüğü herşeyi paylaşır. Gündüz paylaşır, gece paylaşır. Adamın hiçbir muhabbeti yoktur. Saadece hükümet karşıtı paylaşımlar, fotolardır hayatı.. Yahu ben kimsenin siyasi görüşüne karışmıyorum, şu an siyasi bir savunma da yapmıyorum. Ama laf attığı parti 1995 yılında kurulmuştur, 1860 yılındaki olay yüzünden o parti başkanını suçlar. Siyasi görüşünün bokunu çıkartır. Bkz. güzel bir yazı. http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=195546 Sürekli siyasi şeyler paylaşarak kendinin cool olduğunu sanar. Sorsan Türk Siyasi tarihinden bihaberdir. Atatürkçüyüm der Atamızın hayatından hiçbir olay bilmez. Sırf rol keserler.

5-) Taraftar..
Abi futbol mu kaldı ya? Adam 4. maddede bahsettiğim gerizekalı gibi her dakika futbol paylaşımları.. Ulan takım şikeden ceza aldı, takımın bütün yönetimi para için bacısını karısını satar. Sen neyin taraftarlığından bahsediyorsun. Sevgililer gününde İlgili takımın bayrağının resmini koyup bugün bizim günümüz yazmış. Hadi taraftarsın seviyorsun anlarım da bütün gün diğer takımlara/ diğer takım oyuncularına/ diğer takım taraftarlarına niye sallıyorsun. Kardeşim senin işin gücün yok mu? Yaşıtların yuva kurdu çoluğa çocuğa karıştı sen neyin kafasını yaşıyorsun haaala ? 

6-) Din adamı/kadını..

Bir dersten sınava gireceksindir, dersi önceden alan birine sınavla alakalı sorular sorarsın. Adam o dersi önceden almış ve geçmiştir. Bunun verdiği özgüvenle kasıla kasıla sana cevaplar verir hadi bir nebze anlarım. Arkadaş hayat dini bir sınavsa bu sınav devam ediyor. Sen niye bu sınava girmiş ve başarıyla geçmiş gibi ahkam kesiyorsun ki? Her dakika dini konularda öğütler veren paylaşımlar yapıyorsun akşam seni yansıttığın misyona hiç uymayan şekillerde görüyorum. Rabbim rabbim yazılarıyla günde 26 paylaşım yapan kızı sokakta bir erkekle farklı farklı pozisyonlarda görüyorum. Herkes dinini kendi içinde yaşasın arkadaşım. Kandili / bayramı/ dini günleri kutlarsın anlarım. Ama ahkam kesemezsin. Sende bu sınavdasın unutma..